21 Eylül 2010 Salı

NAMAZI BOZAN ŞEYLER

Bakara 43: Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin.
Bakara 3: Onlar, gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.
Bakara 110: Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin; önceden kendiniz için hayır olarak neyi takdim ederseniz, onu Allah katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı görendir.
Bakara 277: İman edip güzel amellerde bulunanlar, namazı dosdoğru kılanlar ve zekâtı verenler; şüphesiz onların ecirleri Rablerinin katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.
Nisa 162: Ancak onlardan ilimde derinleşenler ile mü'minler, sana indirilene ve senden önce indirilene inanırlar. Namazı dosdoğru kılanlar, zekâtı verenler, Allah'a ve ahiret gününe inananlar; işte bunlar, Biz bunlara büyük bir ecir vereceğiz.
Enfal 3:Onlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.
Ankebut 45: Sana Kitap'tan vahyedileni oku ve namazı dosdoğru kıl. Gerçekten namaz, çirkin utanmazlıklardan (fahşa) ve kötülüklerden alıkoyar. Allah'ı zikretmek ise muhakkak en büyük (ibadet)tir. Allah, yaptıklarınızı bilir.
Fatır 29: Gerçekten Allah'ın Kitabını okuyanlar, namazı dosdoğru kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak edenler; kesin olarak zarara uğramayacak bir ticareti umabilirler.
Allah buyuruyor: NAMAZI DOSDOĞRU KILIN. Bunun anlamı şudur: Namazı, 3 vakitten iki rekât kılın. Ayet olmayan "Sübhaneke, Ettehıyyatü, Semiallahü limen hamideh, Rabbena lekel Hamd, Rabbena atina, Rabbenağfirli, bunların namaz İÇİNDE okunması, namazı bozar. Namazda "Selam" demek bile namazı bozar. Bunları, selam verip namazdan çıkınca herkes okusun ama namazın içinde Sübhaneke denen "İLAHİ ya da ŞİİRİ" okursan, ben de tutup İstiklal Marşından bir dörtlük okurum ki aynı şey olur. Yunus Emre'nin tüm şiirleri ilahidir. Bunlardan birini Arapçaya çevirip namaz içinde okumak, sizce ne kadar doğru olur... Namazın 12 farzından biri olan KIRAAT yani “Kur’an’dan okumak”, ayet okumak, Allah’ın indirdiğini okumak değil midir? Bu saydığımız "İlahileri" namazda okumaya devam mı edeceğiz? Hani namaz dosdoğru kılınacaktı? Ayetteki “Dosdoğru” kelimesi sizce ne anlama geliyor?
Namazı ayrıca şunlar da bozar:
1. Katı
2. Sıvı
3. Gaz

Olan bir artığın bevli yollardan (Ön ve arka boşaltım sistemimiz) çıkması.
Sadece kadınlara has olmak üzere bilinen akıntılar bile namazı değil abdesti bozar. Kadın, dilerse hayız ve nifas halinde bile abdestini (namaz abdestini) alarak namazı bırakmadan kılabilir. Su ile abdest almak zor geliyorsa isterse duvardaki toz ile teyemmüm yapıp namazını kılabilir. Çünkü kan, hangi vasıfta olursa olsun asla PİS değildir. Öyle olsaydı, damarlarımızda PİSLİK taşıyor olurduk. SÜT denen tek ve başat gıda bile göğüsteki süt bezelerine gelen kanın SÜT haline dönüşmesidir ki bu olmazsa, insanlık olmazdı.
Eğer ola ki abdest bir sağlık sorunu biçiminde sık bozuluyorsa, boy abdesti bile gerekiyorsa, suyu unutup o an, hemen topraktan teyemmüm alabiliriz. Giysilerimiz ne kadar kirli olursa olsun, o TEYEMMÜM, tam bir jokerdir. Suyu kullanabileceğimiz rahatlığa kadar TEYEMMÜM bize Allah'tan kolaylık olarak verilmiştir ve bunu gönül rahatlığıyla kullanabiliriz. Böylece HİÇBİR ŞEY NAMAZ KILMAMAYA da mazeret değildir.
[Not: Sağlam, sıhhatli olan bir insan için "Secdesiz" namaz olmaz! (Hasta alan bir insan hastalığının durumuna göre, nasıl rahat edebiliyorsa öyle namaz kılabilir. Yatar vaziyette, sandalyede oturarak vb… Yani hasta olan insan kıyam-ruku-secde-kade hareketlerinden hangilerini yapabiliyorsa onları yapar. Yok, hiçbirini yapamıyorsa kaş-göz imasıyla namazını kılar. Su ile abdest alamıyorsa duvardaki toz ile ayakkabısının altındaki toz ile pencere dibindeki tozlarla bile teyemmüm alıp namazını aksatmadan kılabilir).]
[Kur'an BİLİMİ yapılıyorken, Kur’an üzerinde tefekkür ediliyorken yani ayetler bilim ışığında inceleniyorken farkına varmadan vaktin namazını kılmayı unutmuşsak bundan sorumlu değiliz. Çünkü Allah’ın ilk emri OKU’dur (Alak süresi). Dolayısıyla Okumak yani bilimsel alarak Kur’an üzerinde tefekkür etmek farzı, namaz kılmak farzı önüne geçmiştir. Ancak, vakit namazı geçmeden namaz kılmadığımızın farkına varırsak OKUMAK eylemine ara verip, vaktin namazını kılmamız gerekir. Ayrıca; bu durumda iken normal abdest yerine teyemmüm de alıp namazımızı eda edebiliriz].
 Namaz şartlarından şunları yapmamak da namazı bozar:
1) Girmemiş vakite niyet edenin namazı sakıt olur.
2) Kurandan olmayan bir şeyi bir tek HECE bile okumak namazı bozar.
 İkindi ve Yatsıya "FARZ" diye niyet etmek tüm ömür boyu namazları toptan bozan bir afettir (MAUN suresine bakınız). Allah’ın farz etmediğini FARZ ettirtmek namazı bozar…
İMAMLARIMIZ (Papazlarımız) altın ve gümüş biriktirsinler, Vatikan gibi servet edinsinler. Biz de arkalarında namaz kılalım... Eğer paralı bir imamın arkasında namaz kılıyorsanız, namazınız gerisin geriye iade edilir, kabul olmaz. Nitekim Allah Tevbe 34-35. ayette şöyle buyuruyor:
Tevbe 34-35: Ey inananlar, din bilginleri (İlahiyatçılar, Papa vb.) ve din adamları (İmam, müezzin, haham, rahip vb) parasını hak etmeden yerler ve ALLAH'ın yolundan saptırırlar. Altın ve gümüşü (Bahşişleri) yiyip (İmamlık işini) ALLAH yolunda harcamayanları acıklı bir azap ile müjdele."
Gelenekçiler, ayette geçen “din adamları” ve “din bilginleri” kavramlarını, ayette geçmemesine rağmen Yahudi hahamları ve Hıristiyan rahipler diye çevirmektedirler. Hâlbuki ayet genelleme yapıp, din adı altında para kazanan tüm kesimlere seslenmektedir. İmamlar da buna dâhildir… DİN SINIFI oluşturarak, maaş alan imamlarımız… İmam Hatip Mezunu, lojmanlarda bedava oturan, cemaatin kendilerine kömür aldığı, günde beş kez camiyi açıp-kapatan ve başka bir iş yapmayan imamlarımız… Onlar, altın biriktirmeyi çok seven imamlarımızdırlar. (Tevbe 34-35)
Allah’ın dinini yaymak ya da öğretmek için sizce para alınması mantıklı mı? Peygamber Efendimiz, kıldırdığı hangi namaz için ya da öğrettiği hangi dini bilgi için para aldı. İmamların, sırf cemaate namaz kıldırdıkları için para almaları Kur’an’ın neresinde geçer?
İmamların geçimlerini sağlamaları için, paralı imamlık yapmaları mecburdur diyorsanız, soruyoruz: Fahişelerin, geçimlerini sağlamak için fahişelik yapmaları ne kadar doğrudur? Hırsızların, geçimlerini sağlamaları için hırsızlık yapmaları ne kadar doğrudur?
Camilerin bakımını kim yapacak diyorsanız, söylüyoruz: Okulların, hastanelerin vb. devlet kurumlarını kim temizliyorsa onlar temizleyecektir. Halka dini bilgileri kim verecek diyorsanız,  söylüyoruz: Okullarda öğrencilere eğitimi kim veriyorsa onlar verecektir. Cemaate kim namaz kıldıracak diyorsanız, soruyoruz: Peygamber döneminde ya da dört halife döneminde halka namaz kıldıran paralı imamlar var mıydı? Yoksa cemaat içinden herhangi birimi imam oluyordu? Şimdi Kur’an’a göre paralı imamlar ne yapsın diyorsanız, söylüyoruz: İstifa etsinler ve kendilerine yeni iş bulsunlar. Ya da devlet, bunları öğretmen olarak bir şekilde kullansın ve maaşlarını yapmış oldukları bu öğretmenlik nedeniyle versin. Aksi halde tüm imam ve müezzinler, ayetin gazabı altındadırlar: "Onlar hayır yapmaz, sadece altın-gümüş para biriktirirler. Altın ve gümüşü (Bahşişleri) yiyip (İmamlık işini) ALLAH yolunda harcamayanları acıklı bir azap ile müjdele."
Gelenekçiler, İmam-Hatipler şahsında CEHENNEM EVLERİ KURDULAR. Kimse buna dur demedi. Tersine siyasi partilerin malzemesi oldu. Orada okuyan tüm gençlerimizin pek çoğu bordrolaşıp, parayla Kur'an (Yasin, tebareke, amme cüzü falan) okuyup, imam nikâhı kıyan (koy yan cebime 100 milyon) kişiler durumuna geldiler. Onları PARA PAPAZI yaptık, ellerimizle... Çocuklarımızı ellerimizle tutup Papaz-hatip okullarına yazdırdık ve sözde iç huzuruyla etrafa caka sattık. UYANALIM artık. HANİF EKOL VAR ARTIK. BİZLER PROTESTANIZ. Hıristiyanlıkta bile Protestanlık, kilisenin zenginliğine, halkı soymasına ve "Allah ile kulu arasına PAPAZLAR" girmesine bir tepki olarak çıkmadı mı? BİZ DE BUNU YAPMALIYIZ, CANDAŞLAR! KUR’AN’A DAYALI HANİF İSLAMI KURMALIYIZ.
Ayrıca şunu da belirtmek gerekir: İslamiyet de kimsenin fetva verme yetkisi yoktur. Çünkü Allah, kitabında hiçbir şeyi eksik bırakmamıştır. Dolayısıyla var olan her sorunun cevabının Kur’an’da aranılması gerekmektedir. Nitekim Kur’an’da;
Bakara 99:  And olsun ki Biz sana ap açık ayetler indirdik.
Zümer 27: And olsun ki Biz bu Kur’an’da, güzelce düşünüp öğüt alsınlar diye insanlar için her türlü misali verdik.
En’am 38: Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.
Maide 15: …Gerçekten size bir nur ve hakkı ap açık bildiren bir kitap gelmiştir.
Maide 16: Allah, Kendi rızasına uyan kimseleri o kitap vasıtasıyla selamet yollarına eriştirir, İlahi izin ve iradesiyle onları inkâr karanlıklarından çıkarıp iman nuruna kavuşturur ve dosdoğru bir yola iletir.
Buyrulmaktadır. Dolayısıyla, Allah hükümlerini apaçık kitabında tek tek belirlemişken FETVA yetkisi hangi ŞİRK papazına verilebir ki? Unutmayın ki, Allah’tan başka kimse fetva veremez. Tek fetva yetkilisi Allah’tır (Kelamullah=Kur’an’dır). Önümüzde şu Kur’an dururken başka bir kitaptan mı arayacağız? Oysa ne vahimdir ki, Müftüler kendilerini Allah yerine koyup HARAM, GÜNAH, SEVAP icat ediyorlar…
Kadından imam olur mu? Kadından peygamber oluyor (Hz.Meryem bir peygamberdi. Cebrail(as)’ın konuştuğu, vahiy getirdiği herkes peygamberdir. Nitekim Cebrail Meryem(as) ile konuşmuş ve ona kutsal ruhu üfürmüştür)  da NEDEN imam olmasın? ALLAH'IN HUZURUNDA cinsiyetlerimiz ile değil, TAKVAMIZLA üstünüzdür.
Hac 77: Ey İMAN EDENLER! Rükû edin, secde edin; Rabb’inize ibadet edin, hayır işleyin ki kurtulabilesiniz.
“EY İMAN EDENLER >>> İNSANLAR (Kadın ve erkek). Rükû edin, secde edin; Rabb’inize ibadet edin”, YANİ NAMAZI KILIN. ÇOĞUL söylediğine göre, CEMAAT de var. Ayette, Ey iman eden kadın ve erkekler, namazı kılın-kıldırın anlamı var mı yok mu? Bakın bakalım var mı yok mu? EY İNANAN İNSANLAR diyor. Demiyor ki, ey inanan erkek, sen imam ol; ey inanan kadın sen sakın olma, imama uy! Böyle mi diyor ayet? Allah EKSİK Mİ yazmış?
EY İMAN EDENLER DERKEN, burada iman eden İNSANDIR, kadın ve erkek farkı yoktur. TABU yüzünden bu böyle… ORADA NAMAZDASIN... Gözyaşlarıyla ALLAH'a kilitlenmişsin, KOPMUŞSUN MİR’AC’A GİTMİŞSİN, NAMAZ İLE ISLAH OLMUŞSUN. KISACIK İKİ REKÂT NAMAZ VE GÖZLERİN IPISLAK… Allah aşkına BENİM KADIN, senin erkek görecek halimiz var mı? ALLAH İLE MİR'AC’DAYIZ. Dinin direği namaz ile tırmanmışız. Namaz bizi KÖTÜLÜKTEN alıkoyar. BEN NASIL ŞİMDİ DERİM Kİ "Vay be, bizim imam fıstıkmış"... Olur, mu böyle şey. Şakası bile hoş olmaz bunun.
Dolayısıyla “kadından imam olmaz”, YANLIŞ bir mezhep kararıdır (Cenaze namazında kadından imam olmaz diyenler de kendileri değil mi?). Hz. Meryem hem imamlık hem de nebiyye'lik yapmıştır. Kadınlar kadın meclisinde, kadınlı-erkekli gruplar içinde, kendi ailesine, kocasına, çocuklarına "Namaz kıldırabilir". Ama PARALI imam olmak kadın ve erkeğe olmak üzere ikisine de haramdır.
Kur’an’a Göre İçki İçmenin Hükmü Nedir?
Nisa 43: Ya eyyühellezıne amenu la takrabus salate ve entüm sükara hatta ta'lemu ma tekulune ve la cünüben illa abirı sebılin hatta tağtesiluv ve in küntüm merda ev ala seferin…
Nisa 43: Ey iman edenler, sarhoş iken, ne dediğinizi bilinceye ve cünüp iken de yolculukta olmanız hariç-gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın…
Ayette, “Sarhoşken namaza durmayın" denmektedir. Yani ayette ana kelime sekar>>sükara>>sarhoşluktur. Sarhoşluk ise, direk içki içmek, diye algılanamaz. Çünkü ayette, ana kelime NAMAZ, namaza durulmayacaktır… Nasıl durulmayacaktır, namaza? Sakirken yani sarhoşken, (etrafı ikileşmiş olarak görüyorsanız/ayaklarınız birbirine dolanıyor/ağzınız ayet okuyamayacak kadar anlaşılmaz konuşuyorsa) kendinize gelinceye kadar namaza durulmayacaktır. Bunu direk içkiliyken diye tercüme edemezsiniz. Çünkü sarhoşluk veren sadece şarap, rakı vb. değildir. Morfin-eroin-kokain denen uyuşturucu maddeler de insanı sarhoş yapar, bilincini kapatır. Bu nedenle sadece içkiden dolayı olan sarhoşluk değil, insanın bilincini kapatan her türlü uyuşturucu madde de namaz kılmaya engeldir. Yani içtiğiniz içki miktarı eğer sizi sarhoş yapmışsa ve etrafı ikileşmiş görüyorsanız-bilinciniz yerinde değilse, namaza durmayacaksınız (içki haricindeki diğer uyuşturucu maddeler, çok az alınsalar dahi direk beyni uyuşturduklarından, bilinci kapattıklarından ve beyne geri dönülemez bir biçimde hasar verdiklerinden hiçbir şekilde içilmemelidirler). Bu açıdan baktığımızda içki içmek namaz kılmaya engel değildir. Ancak içki, bizi sakir>>sarhoş yapmayacağı yani bilincimizi kapatmayacağı düzeye kadar içilebilir. Çünkü ayette, sakirken namaza durmayın diyor. Bu şu demektir. İçki içebilirsiniz, ancak sakirlikten>>sarhoşluktan uzak durun, eğer bu duruma gelirseniz de namaza durmayın, kendinize gelmeyi bekleyin, ondan sonra namazınızı kılın… Yani, içki içmek namaza engel olmadığı gibi haram da değildir (içki içmemeniz tavsiye edilir). Sade Allah(cc) ayette, içkiyi içmeseniz iyi olur diyor. Yani içilmesi durumunda Allah(cc) bizi içtiğimiz için cezaya tabi tutmaz. Ama mesela, zina için haram diyor. Bu nedenle zina işlenirse bunun için Allah bizi cezalandırır. İçki içen için ise böyle bir şey demediği gibi sarhoşken namaza durmayın diyor. Bu ne demektir.  İçki içebilirsiniz, ancak sakirken yani sarhoşken namaza durmayın, demektir. Ayetten şunu da anlıyoruz ki, mezhepçilerin, “İçki içen 40 gün imansız kalır” sözü uydurmacadan başka bir şey değildir…
Gelenekçiler, Nisa 43. ayetin, içkinin yasaklanmadığı bir dönemde gönderildiğini daha sonra gönderilen başka ayetlerle bu ayetin nesh edildiğini yani hükmünün ortadan kaldırıldığını iddia ediyorlar… Hâlbuki Allah(cc), asla hatası olmayan, en mükemmel biçimde yaratan ve emirlerinde asla değişim bulunmayandır. O, söylediği zaman zaten en mükemmel şeyi söylediğinden, emirlerini tekrardan değiştirme gereği olmaz… Çünkü O, hata yapmaz… Gelenekçiler ise, iddialarıyla Allah’ın kendisiyle çeliştiğini, Kur’an’da birbirine çelişkili sözler söylediğini, söylediği zaman en mükemmel biçimde söylemediğini, dolayısıyla da deneme-yanılma yapabileceğini kabul etmiş olurlar…
Şimdi Gelenekçilerin, içkinin haram olduğuna delil olarak sundukları ayetlere bakalım:
Maide 91: İnnema yürıdüş şeytanü ey yukıa beynekümül adavete vel bağdae fil hamri vel meysiri ve yesuddeküm an zikrillahi ve anis salah fe hel entüm müntehun.
Gelenekçiler, hadisleri doğru göstermek adına Maide 91’in mealini şu şekilde çarpıtarak vermektedirler:
Maide 91: Gerçekten şeytan, içki ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin düşürmek, sizi, Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi?
Hâlbuki ayette geçen hamri>>hamr kelimesi içki anlamına gelmemektedir. Hamr kelimesi beyni örten, bilinci kapatan her tür uyuşturucu madde ve sarhoş ediciler anlamına gelmektedir. Meysiri>>meysir kelimesi ise bireysel kumar (Kumarhanelerde oynanan, çeşitli grupların bir araya toplanarak yüklü paralar koyduğu, insanların evlerinin tapularını-arabalarının anahtarlarını koydukları bireysel kumarlar, çetelerin organize ettiği kumar oyunları vb.) anlamına gelmektedir. Bu açıklamalar doğrultusunda Maide 91. ayetin gerçek meali şu şekildedir:
“Gerçekten şeytan, beyni örten her tür uyuşturucu madde-sarhoş edici şeyler ve aranızda kin ve düşmanlığın oluşmasına neden olan bireysel kumar (kumar borcu nedeniyle öldürülen-sakat bırakılan-ailesi dağılan kişileri düşünün) ile Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister (Uyuşturucu maddeler bilinci tamamıyla kapattığından kötülüğe daha fazla meyledersiniz. Uyuşturucu kullanan insanları, intihar bombacılarının içmiş oldukları hapları bir düşünün… Ayrıca bilinç kapalı olduğunda, namazda kılamayacağınızdan namazdan da uzaklaşmış olusunuz). Artık bunları terk edeceksiniz değil mi?”
Bakara 219: Yes'eluneke anil hamri vel meysir kul fıhima imün kebıruv ve menafiu lin nasi ve ismühüma ekberu min nef'ıhima ve yes'eluneke maza yünfikun kulil afv kezalike yübeyyinüllahü lekümül ayati lealleküm tetefekkerun.
Ayetin, hadisler ışığındaki gelenekçi yorumu şu şekildedir:
Bakara 219: Sana uyuşturucuyu/şarabı ve kumarı sorarlar. De ki: "Bu ikisinde büyük bir günah vardır; insanlar için çıkarlar da vardır. Ama onların kötülüğü yararlarından çok daha büyüktür." Ve sana neyi infak edeceklerini de soruyorlar. De ki: "Helal kazancınızın size ve bakmakla yükümlü olduklarınıza yeterli olanından artanını verin." İşte Allah, ayetleri size böyle açıklar ki, derin derin düşünebilesiniz.
Ayet, tamamen yanlış meallendirilmiş… Hiçbiri doğru değildir. Ayette uyuşturucunun her çeşidi ve kumar diyor. Ayette şarap kelimesi geçmemektedir. Ayette geçen kelime “HAMR” dır. “HAMR” kelimesi ise daha önce belirtildiği gibi beyni örten, bilinci kapatan her tür uyuşturucu madde ve sarhoşluk veren içkiler anlamına gelmektedir. (Ayrıca, “hımar” başı örten saç ve “humur” kelimesi ise hem hımar hem de hamr kelimesinin çoğulu olarak kullanılmaktadır). Buna rağmen hadisleri doğru göstermek için şarap kelimesi meale sıkıştırılmıştır.
Ayrıca ayette, “bu ikisinde” demiyor, Kul fıhıma >>> BU BAĞLAMDA ifadesiyle; “BU İKİNCİSİNDE” yani “BU KUMARDA” diyor ve devam ediyor…  Bir cümlede, EYN eki varsa her ikisi anlamına gelir. Hâlbuki ayette “eyn” eki geçmemektedir. Eğer “her ikisinde” anlamı verilmek istenseydi İSMEYN >>> HER KİSİ DE kaçınılmalı gibi bir kalıp kullanılması gerekirdi. Oysa kullanılmamıştır…
Ayette, “İsmüha” kelimesi, “kaçınmak/imtina etmek/terk etmek” anlamına gelir. (Kıt bilgileriyle Gelenekçiler, Sanskritçeyi nerden bilecek…) “Nef’ihima >> Nafi olan” kelimesi, “terazisinin eksi çekmesinden sorumlu olandan… Yani zararı yararını geçen şeylerden…” anlamına gelir. “İsmüha kebir” kelimesi “büyük günahtan/büyük kötülükten/büyük zarardan kaçınmak-terk etmek-uzak durmak” olarak tercüme edilebilir. Dikkat “büyük haram” şeklinde tercüme edilemez… Çünkü ayette “Harame-Hurrema” diye bir kelime geçmemektedir. Bu kavramlar ışığında “ve ismühüma ekberu min nef'ıhima” cümlesi ile de “eğer zararı yararını geçerse onda büyük günah/kötülük (kötü şey=çirkin şey=günah, dikkat; haram ile günah aynı şey değildir. Allah’ın yasakladığı bir şeye haram, Allah’ın yapmazsanız sizin için daha iyi olur-yaparsanız sizin zararınızadır-siz zarar görürsünüz dediği şeye ise günah denir. Nitekim ayetlerde bir şeye haram denecekse o şey için “Harame ve Hurrema” denir. Bu nedenle, Günah olan bir şeye haram derseniz, dinden çıkarsınız)” vardır ve böyle bir durumda o şeyden kaçının/uzak durun/onu yapmayın” kastedilmiştir. [Bütün “hamr” türleri için bir "TERAZİ kurulur. İki kefe vardır. Biri Müfid (Faideli, yararlı) diğeri ise Muziyan, ya da Mudarar (Kelime kökleri Ziyan ve Zarar ile aynı). Bu “hamr” ın yarar ve zararlarına bakılır. Bu denge korunursa (yarar=zarar ise) HİÇ BİR vebali yoktur. İstersen 100 promili götür... Ama SAKİR olursan (yani terazinin ibresi zarara kayarsa) o zaman bu yaptığın kötü/günah/kaçınılması gereken bir şeydir. Dolayısıyla bundan uzak durman gerekmektedir. Oysa Domuz etinin bir sınırı yoktur, baştan-kafadan/girişten HARAMdır (Bakara 173). Onun faydası-zararı-dengesi vb. denen bir sakirlik noktası yoktur. Bu nedenle domuz etini mecbur kalmadığınız sürece yiyemezsiniz…]
Ayette, ayrıca “Meysir” kelimesi “BİREYSEL KUMAR (evinin tapusunu-arabasının anahtarlarını verenler, çeteler, kumarhaneler vb.)”, “imün” kelimesi “içerir”, “ve menafiu lin nasi” cümlesi “ve insanlara fayda vardır” anlamında kullanılmıştır.

Şimdi bu kavramlar ışığında, Bakara 219. ayetin ilgilendiğimiz bölümünün meali-tefsirine yeniden bakalım:
Bakara 219: Yes'eluneke anil hamri vel meysir kul fıhima imün kebıruv ve menafiu lin nasi ve ismühüma ekberu min nef'ıhima…
Sana “hamr” yani beyni uyuşturan her tür uyuşturucu maddeden-sarhoş eden içkilerden ve “meysir” yani bireysel kumardan (Kumarhanelerde oynanan, çeşitli grupların bir araya toplanarak yüklü paralar koyduğu, insanların evlerinin tapularını-arabalarının anahtarlarını koydukları bireysel kumarlar, çetelerin organize ettiği kumar oyunları vb.) sorarlar. Deki, bu ikincisinde büyük bir kötülük vardır. (Kumar batağına saplanır, her şeyinizi kaybedersiniz. Mafya batağına düşersiniz. Kumar borcu nedeniyle öldürülür ya da sakat bırakılırsınız. Kumar borcu nedeniyle ailenizi, işinizi vb. kaybedersiniz, demeye getiriyor.) Zararı yararını geçtiğinden, bu bireysel kumardan mutlaka uzak durun, ona yaklaşmayın İlkinde ise insanlar için yarar vardır. Ancak bunda da eğer zarar, yararı geçiyorsa o hamr türünden uzak durun. Şöyle ki, eğer uyuşturucu maddeler, tıp açısından insan sağlığını düzeltme amaçlı kullanılıyorsa bu hamr’ın, “onda insanlar için yarar vardır” kapsamına girer. Dolayısıyla o “hamr” ın tıpta kullanılabileceğini belirtir. Ancak bireysel anlamda, zevk için kullanılan morfin, esrar, eroin vb. uyuşturucu maddelerin yani “humur” ların yararları değil de zararları söz konusu olduğundan, beyni tamamıyla örtüp beyne kalıcı zararlar verdiklerinden kesinlikle bu uyuşturucu maddelerin kullanılmaması gerektiğini belirtir. Alkollü içkiler de aynı şekilde beyni örtecek-bilinci kapatacak-insanı sarhoş edecek şekilde zarar vermeye başlarsa/yararı zararını geçerse bırakılmalı, içilmemeli, o yudumda durulmalı, aşırıya kaçılmamalı ve sarhoşluktan kaçınılmalıdır.
Ayrıca ayette, “bir şeyin zararı yararını geçiyorsa o şeyin terk edilmesi gerekliliği” bir kanun hükmünde olup evrensel niteliklidir. Ancak bu kanun; zararı, yararını geçen şeylerin haram olduğunu belirtmez. Bu kanunun belirttiği şey; zararı, yararını geçen şeylerin kendi iyiliğimiz için terk edilmesi gerekliliğidir. Yani hayatımız içine girmiş her maddeyi bu kanuna göre değerlendirip, Kur’an’a göre o maddeyi kullanıp-kullanamayacağımızı tespit edebiliriz. Örneğin, sigara… Sigarada; Nikotin, Trinitrin gibi maddeler bulunmaktadır. Nikotinden, nikotinamid bile yapılıyor ki, kalbin en önemli ilaçlarından biridir ve Trinitrin gibi o da kalp yetmezliğine karşı önemli bir ilk müdahaledir. Nikotin, kafein, tein, etil alkol gibi maddelerin ayrıca bir zihin açıklığı etkisi vardır. Bunlar sigaranın yararlı olabilecek yönleridir. Ancak sigaranın, diğer zararlı etkileri hesaba katıldığında, zararı yararını geçtiğinden [aşırı içildiğinde, vücut için bir pislik(Toksik) haline gelir, vücut bunun zararlı etkilerini atamaz/kendini yenileyemez] terk edilmesi-bırakılması ya da çok az içilmesi gereken bir “hamr” türüdür. Dolayısıyla, sigara sizin sağlığınız açısından bir tehtid oluşturuyorsa, Kur’an’a göre terk edilmeli ya da azaltılmalıdır. Ancak bu durum sigaranın haram olduğunu göstermez… Bu sigaranın sizin için günah=kötü=zararlı bir şey olduğunu gösterir… Sigaranın bu günah=kötü=zararlı etkisinden kurtulmak için önleminizi alın/sağlığınıza dikkat edin anlamına gelir… Aynı şekilde bu kanuna göre, alkol de zararı, yararını geçecek ölçüde alınmamalıdır. Yani insanı sarhoş edecek ölçüde alkol içilmemelidir. Loto, piyango vb. şans oyunları da bu kanun kapsamına girer. Nitekim bu oyunlar “meysir” kavramına dâhil olan kumar türleri değillerdir. Çünkü bunlarda ayetin deyimiyle, Menafi >> YARAR >> FAYDA vardır. Bu şans oyunlarından elde edilen vergilerle; fakir fukara fonu, ilköğrenime yardım, stadyum, spor sahaları vb. şeyler yapılır. Hatta hükümet açığı bile kapatılır. Bireysel kumarda ise, bu durum söz konusu değildir. Bu nedenle bireysel kumardan mutlaka uzak durulması gerekirken, şans oyunları için böyle bir şey denemez. [Toplu bir bahsi müşterek ve kura “meysir” kapsamına dâhil değildir. (Kooperatif kurmak, yardım sandığı oluşturmak, kura ile kooperatif mallarını saptamak, eğitime, beden eğitimine ve hazineye yararlı olacak milli piyango vb. de bir katkıdır ve toplu bir bahsi müşterektir). Çay parasına oynanan kâğıt-zar oyunları da aynı şekilde kumar değildirler.]
Maide 90: Ya eyyühellezıne amenu innemel hamru vel meysiru vel ensabü vel ezlamü ricsüm min ameliş şeytani fectenibuhü lealleküm tüflihun.
Ayetin Gelenekçi meali aşağıdaki gibidir:
Maide 90. Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.
Ayet her zamanki gibi yanlış meallendirilmiştir. “Hamr”, daha önce anlatıldığı gibi şarap değil beyni örten her tür uyuşturucu madde ve sarhoşluk vericiler demektir. “Meysir”, ise bireysel kumar anlamına geliyor. Bunlar hakkında daha önceden ayrıntılı bilgi verilmiştir. Bu nedenle üzerlerinde fazla durmayacağız. “ensab” kelimesi; adak adanılan, kutsallaştırılan, kendisinden yardım dilenilen her türlü cisim/türbe anlamına gelir. Bu kelimenin tekil hali “Nasb” ve “Nusb”tur. Ayette geçen (ezlam) tekili “zelem” ifadesi ise falokları (cincilik) (Kur’an cinlere de indirildi, Resulullah cinlerin de peygamberidir) CİNLER için ve insanlardan CİNLERE sığınıp da gelecekten haber almaya çalışanları ve büyü yaptırmak için başvuranları kapsamaktadır. Ayete bakıldığında, “vel ezlamü ricsüm min ameliş şeytani” ifadesinin bir kalıp olduğu ve “bir şeytan pisliği olan falokları (cincilik)” anlamına geldiği görülür. Yani ayette geçen “şeytan pisliği” ifadesi sadece “falokları (cincilik)” için kullanılan bir tabirdir. Bu kavramlar ışığında ayetin mealine tekrardan bakacak olursak:
Maide 90: Ey iman edenler! Beyni örten her tür uyuşturucu madde-sarhoşluk veren içecekler (sizi sarhoş edecek miktarlarından), bireysel kumardan, adak adanılan-kutsallaştırılan-kendisinden yardım beklenilen her türlü cisimden/türbeden ve şeytan pisliği olan falokundan (cincilikten) uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.
Ayette şeytan pisliği olan falokundan bahsedilmiştir. Hamr, meysir ve ensab için ise bu tip bir tanımlama yapılmamıştır. Çünkü bunların şeytan pisliği olarak ifade edilebilmeleri için ya bir sınır noktayı geçmeleri ya da belli bir duruma karşılık gelmeleri gerekir. İşte o sınır nokta ya da durum, ayette belirtilen türlerin, “şeytan pisliğinin” diğer bir tabirle zararlarının=günahlarının=kötülüklerinin=yan etkilerinin, ortaya çıktığı andır. Bu türler için de, sınır noktalar, ilgili türlerle ilgili Kur’an’daki diğer ayetler ışığında çıkartılır. Mesala “hamr” için Bakara 219 ve Nisa 43 ayetlerini incelediğimizde; zararı, yararını geçmesi durumunda humurların bir şeytan pisliğine dönüşeceğini söyler. İşte bu durumda sarhoşluk bir sınır nokta olarak kendini şeytan pisliği olarak gösterir. Nedir bu şeytan pisliğinin=sarhoşluğun günahları=zararları=yan etkileri=kötülükleri: Diliniz ağzına sığmaz, salyalarınız akmaya başlar, hatta kusarsınız, adımlarınız şaşırır, diliniz peltekleşir meramınızı anlatamazsın, çift/şaşı görürsünüz, kulaklarınız uğuldar, beyniniz zonklar, karaciğeriniz yüzünden her tarafınız şişer, sabah ters kalkarsınız. Bir de içinizi yakar, sızarsınız ki iyi bir uyku değildir. Sızmada "Uykudaki programlama ve düş görme" iptal olunur. Bilinçaltı pisliklerinin esiri olursunuz… İşte bu nedenle ayetler, sarhoşluktan uzak durunuz diyor… Dikkat sarhoşluk veren hamr türleri dışındaki diğer tüm uyuşturucu maddeler beyne direk etki ettiklerinden ve beyne kalıcı zararlar verdiklerinden, zararları yararlarını geçtiklerinden direk şeytan pisliğidirler bu nedenle kullanılmamalıdırlar (tıp-sağlık açısından bunların kullanılmasında sakınca yoktur).
Meysir yani bireysel kumar (Kumarhanelerde oynanan, çeşitli grupların bir araya toplanarak yüklü paralar koyduğu, insanların evlerinin tapularını-arabalarının anahtarlarını koydukları bireysel kumarlar, çetelerin organize ettiği kumar oyunları vb.) Maide 91 gereği insanlar arasında kin ve düşmanlığın yayılmasına neden olabilecek zararlı bir eylemdir (Kumar borcu nedeniyle öldürülen-sakat bırakılan-ailesi dağılan kişileri düşünün). Bu nedenle bu bireysel kumarda kaybedilmeye başlandığı anda bırakılmalı, bağımlılık (şeytan pisliği) haline getirilmemelidir. Aksi halde kayıp, her zaman kazançtan fazla olacağından sonuç büyük bir zarar olacaktır. Ensab yani adak adanılan-kutsallaştırılan-kendisinden yardım beklenilen her türlü cisim/türbe gibi yapılar gezme-görme-ziyaret açısından gidilebilecek yerlerdir. Ancak bunlarda Zümer 43-44, Şura 9, Fatiha 5 ayetleri gereği kendilerinden medet beklenilen, tapınılan şeyler (şeytan pisliği) konumuna geldiği anda bırakılması, terk edilmesi gereken şeylerdirler.
“Hamr” türlerinin “zararının, yararını geçeceği” ölçekte kullanılması durumunda kullanılan hamr vücutta toksik etki oluşturarak, vücada zarar vermeye başlar. Bu durum Maide 90’da gizli bir anlam olarak şeytan pisliği olarak tarif edilir. Ayette tanımlanan “Şeytan pisliği” şunu ifade eder: Alkolik olanın ya da uyuşturucu bağımlısının beyin hücrelerinin katliamı sürerse, yani yenilenmeden yerine yeni toksinler gelirse, denge bozulur. Ölen beyin hücrelerinin kıyımında, şeytani halüsinasyonlar görmeye başlarız. Bunlar çok korkutucu ve karabasanlarla dolu ve hatta grotesk tiplerdir. [Önemli olan nöron-aksiyon-dendrid vb. değil. Beyin hücrelerinin katliamı... (Tiryakilik budur zaten).] Karaciğerden örnek verirsek, karaciğer kendini uyku süreci içinde ve bir günde YENİLİYOR... Ama biz sürekli içiyorsak buna zaman bulamaz (sonu ta siroza giden bir ölümcül serüven başlar). Yani delik büyük-yama küçük olunca kapatamıyor karaciğer ya da beyin hücreleri... Karaciğer "Şeytani" hayalleri göstermez ama beyindeki "Yenilenmeme" işte o tam bir felaket.
Gerçekten Kur’an "Şeytan pisliği" diyerek bu karabasan hayallerini vurgulamıştır ama bir yandan da "FAYDASI VARDIR" demiştir. "HARAM" dememiştir. Nitekim ayette “Hurrama=Haram” kelimesi geçmemektedir. Domuz eti kesin kes haramdır öyle yazmıştır (Bakara 173, Maide 3). Fakat içki için, "Haram" demediği gibi üstüne üstlük SAKİR=SARHOŞ halde iken namaza durmayın diyor ayet... İÇKİLİYKEN DURULABİLİR demektir bu... Ama Sarhoşken "Kaçının" demektedir... Eğer Hanif isek, KUR’AN ne yazıyorsa ONU Sıdk-Sadakatle en yüce doğrulukla söylemek zorundayız…

İçki içmek HARAM değildir... Zararı, faydasını aştığında otomatikman şeytan pisliği olur. Bu durumda Sarhoşluk, bir şeytan pisliği (alkol zehirlenmesi alametleri) olarak kendini gösterir. Nedir bu şeytan pisliği=toksik=günah=kötülük=yan etki: Dilin ağza sığmaması,  salyanın akması, kusma, adımların şaşırılması, dilin peltekleşmesi, çift/şaşı görme, kulakların uğuldaması, beynin zonklaması, karaciğer yüzünden her tarafın şişmesi vb. İşte bu nedenle ayetler sarhoşluktan uzak durunuz diyor… Dikkat sarhoşluk veren hamr türleri dışındaki diğer tüm uyuşturucu maddeler beyne direk etki ettiklerinden ve beyne kalıcı zararlar verdiklerinden, zararları yararlarını geçtiklerinden direk şeytan pisliğidirler bu nedenle kullanılmamalıdırlar (tıp-sağlık açısından bunların kullanılmasında sakınca yoktur).
Haramlar ve helaller, günah-mübah, sevab vb. nin TEK ve biricik kaynağı KUR’AN’dır (=Allah sözü). Yani Kur’an’dan helal ve haramlar çıkarımsanabilir ve başka bir yol ASLA yoktur (Allah’a şirk olur). Belirteç Allah’ın sözü ve değişmez hükmüdür. Kur’an’da haramlar bellidir ve “Harame ve Hurrema” şeklinde geçer.
Enam 150. Şunu da söyle: "Allah şunu haram etmiştir diye tanıklık edip duran şahitlerinizi getirin." Eğer tanıklık ederlerse sakın onlarla birlikte tanıklık etme! Ayetlerimizi yalanlayanlarla âhirete inanmayanların keyifleri ardınca gitme! Onlar, kendi Rablerine başkalarını denk tutuyorlar.
Haram olmayanı haram etmek, EBEDİ CEHENNEMİ SATIN ALMAKTIR. Domuz eti haramdır. Helal diyen dinden çıkar. İçki, kumar ve fal oklarından UZAK DURULMALIDIR; ama bu üçüne HARAM diyen Allah’ı hiçe sayarak bir şirk gibi "Bu da benim haramım" demiş olur ve dinden çıkar.
Tahrim 1. "Ey Peygamber! Allahın sana helal kıldığı şeyi, eşlerinin hoşnutluğunu isteyerek neden haramlaştırıyorsun?"
Evet, peygamber kendi sünnetini Allah’a şirk koşamaz. Sünneti Muhammedi ile Sünnetullah asla düello edemezler... Resulullah bu ayetle azarlanmıştır ve notu kırılmıştır.
İçkiliyken namaz kılınabilir ama SARHOŞKEN kılınamaz. Namaz vakitli ve non-stop hatta kaş-göz imasıyla kılınması emredilmiş yırtırı olmayan kaçınılmaz ve olmazsa olmaz bir ibadaettir. İçkili olmak bile namaza BAHANE ve mazeret değildir. İçkiliyken namaz kılabilirsin Ammavelakin... Eğer Sakir isen NAMAZA YAKLAŞMAYIN ilahi emri gereği uzak durmalısın. Allah bir defada dileseydi İÇKİ HARAM derdi. Bizden korktu çekindi mi Haşa? Domuzu bir kerede HARAM etmiş. İçkinin damlasını bile haram edebilirdi ama etmemiş... NİYE Kİ? Sır burada işte...
Her şey... Patatesin yarısı alkol. Üzümün dörtte üçü, portakalın bir o kadarı. Elma ispirto malzemesidir. Salatalık sütü Etil Alkolü ailesindendir ve gözlere özellikle derinin gerilmesine çok iyi bir dinlendiricidir. 7 kilo üzüm yiyen SAKİR olur ve evine KÜFE ile gider. Sirke BOZULMUŞ hava almış bir şaraptır ve sünnettir. Resulullah sirkesiz hiç bir çorba ve salatayı yemedi. "Onda faydalar olmakla birlikte (şaşarsanız, taşarsanız) pisliktir" diyor ayet…
[Sirke şarap fabrikalarında imal edilir. Şarap yapılır önce, sonra bozulmuş gibi hava aldırılır ve iğrenç bir şarap olur. Sonra rafine edilir ve tuzruhu işleminden geçirilerek şarap içindeki doğal sirke asidi çoğaltılır ve sonra da gurme masalarımızda elma ya da üzüm sirkesi diye boy gösterir. Piyaz olsun hatta poğaça kurabiye olsun sirkesiz olmaz... Annelere-hanımlara söyleyin iki cins poğaçayı aynı anda yapsınlar... Birine yarımbardak sirke konulsun diğeri de düz olsun, farkı farkedin... Üstelik fırına girdiği anda sirke yeniden şaraplaşıyor... Sirkenin tuzunu gidererek yeniden şarap yapılabilir. Bir de siyerleri ve Hadisleri okuyun şaşın SİRKE üzerine 61 hadis var. Adeta Resulullaha doping verdiği söyleniyor. Bitlenmeyi önleyen de sirkeymiş ilk dönemlerde. Bit yavruları (yavşakları) Sirke-şarap ortamında yumurtadan çıkmayıp kuruyorlarmış…]
Allah dileseydi domuz eti gibi bir kerede yasaklardı. Fakat içkiliyken namaza izin veriyor. Bu Allah mantığına göre, "İçkiye HARAMdır " diyen DİNDEN ÇIKAR. Helal midir? İçilmezse daha iyi olur… İçilirse de sarhoş olunmayacak dozajda içilmelidir. İçkiliyken ibadet edebilirsiniz. [Oruca niyet edilir (iftardan sonra içebilirsiniz), namaz kılınabilir, zekât verilir, kelimei şehadet getirilir vs.)] Eğer müptelası olunmuş ise ilaçlar da kullanarak Hac edilebilir.
Öte yandan domuz eti yiyen de NAMAZ kılabilir. Çünkü namaz kılmada ölçü "SAKİR" yani dut gibi sarhoş olmaktan geçiyor. Domuz yiyen HARAM olduğunu kabul etmiştir ve yiyordur. Cunah=Günahı kabul etmekle insan dinden çıkmaz. Fakat HARAM edilmiş bir ayeti "Bu haram edilmemiştir, domuz eti haram değildir" derse CEHENNEM yolcusudur, tevbe etmedikçe dönüşü de yoktur. Domuz eti yiyerek ve "HELALDİR" dersen dinden çıkarsın. Bilerek ya da bilmeyerek yersen ve yaptığım günahtır dersen ve tevbe ile geri dönersen affolursun. Domuz eti yiyerek namaz kılabilirsin (Haram olduğu için kesinlikle uzak durun). Namazını "Helal demediğin sürece" bozmaz. Günahını bile bile namaz kılabilirsin, orucu da açabilirsin (ama HARAMDIR).
Bakara 173: Şüphesiz size ölü hayvan etini, kanı, domuz etini, Allah'tan başkası için kesilen hayvanı haram kılmıştır; fakat darda kalana, başkasının payına el uzatmamak ve zaruret miktarını aşmamak üzere günah sayılmaz. Çünkü Allah bağışlayandır, merhamet edendir.
Maide 3. Şunlar size haram kılınmıştır: Boğazlanmayarak ölmüş hayvanın eti, kan, domuz eti, üzerine Allahtan başkasının adı anılmış, boğulmuş, vurulmuş, yuvarlanmış, süsülmüş, canı üzerineyken yetişip kestikleriniz müstesna olmak üzere canavar tarafından yırtılmış ve dikili adak taşları üzerinde boğazlanmış hayvanlar ve bir de fal oklarıyla kısmet paylaşmanız...
Evet; leş kan, domuz eti... diye başlıyor. Allah’tan başkası adına kesilen HELAL hayvanlar da HARAMdır. Allah adıyla ve 4 ayaklı olanlar (insan iki ayaklı sayılmıştır, kurban edilemez) kurumlaşmış (mezbaha gibi) olarak en kolay yoldan ve besmeleyle kesilecektir. Leşin hiç bir yararı yok, çünkü zehirlidir artık, kokmuştur. Kan ile idrar aynıdır. Kan bir tek şekilde içilir: Anne sütü şeklinde… Kandan, anne adayı ve yeni anneler SÜT oluştururlar. Yani kadının süt bezleri olan sünger doku damla damla kanı süzerek süte dönüştürür… Süt dışında kanın zerrece İÇİM olarak bir yararı yoktur. Ancak serum ve hemoglobin ya da her ikisi olarak DAMARDAN enjekte edilebilir. Boğulmuş derken de ayette "Kanın akmasının şart olduğu" bildiriliyor. Yani KAN içeride HAPİS kalmayacak. İşin vampirlikle ilgisi yok ama kandaki bağışıklık sistemlerini ithal etmemeliyiz. Temiz kan sadece dalakta bulunur. Kemik ilikleri de temiz kanın materyalinin imal edildiği bir fabrikadır (kemikli yiyecekleri haşlama biçiminde ve iliklerini emmeniz tavsiye olunur). “Boğulmuş, vurulmuş, yuvarlanmış, süsülmüş”, bunların tümü yine leş kategorisine giriyor. Allah ayrıntı veriyor ki insanlar bir "BOŞLUK" bulmasın. Çünkü ilk insanlar nereden bilecekler, etin koktuğunu yani bakteri ve virüs ürettiğini... Açlık bu, kokmuş eti iğrenerek yiyor ve sonra enfeksiyon kapıyorlardı.
Ayette geçen Hınzır şudur (7anlamı vardır): DOMUZ başta olmak üzere AKLEN yiyemeyeceğini bildiğin her ettir. Ben Ayşekadın fasulye yerim ama Karafatma denen böceği yiyemem. Bu durumda "Bünyemin öğürdüğü" her şey de Hınzırdır... Ama Namibiada Hoisanlıların en sevdiği yiyecek de Karafatma. Çinde de köpek ve çiğ-ölmemiş maymun yemek. Mesela bir Hınzır daha söyleyeyim: İnsan eti... (çünkü Allah bir kısım insanları Domuza çevirmiştir" ayetinin 7 anlamından ilki budur). Tüm bu sayılabilecek etler TEK tercih değilse HARAMDIR. Ama ondan başka yiyecek bir şey yoksa ve ÖNCE canı korumak FARZ olduğundan, insan eti dâhil her şey yenebilir (ölü de olabilir, leş de olabilir, çölde susuzluğunuzu gideriyorsa kan da olabilir vb.).
Domuz kendi pisliğini yiyen yegâne hayvandır (tavuklar pisliklerini gagalarlar ama içlerinden sindirilmemiş tane aramak için). Gaita ise şudur: ARTIK HİÇBİR ŞEYE YARAMAYAN HİÇ BİR BESİN DEĞERİ OLMAYAN posadır (bu yüzden Allah ona iğrenç bir koku vermiştir). Gaita ve idrar sadece üre asitleridir. Derişik yerine sulandırılmış asitlerdir (asit normallerini hatırlayınız). Domuz kendi pisliğini yediğinde, bu İKİNCİ KEZ AYRIŞTIRILAMAZ. (Besin değildir ki sindirilsin, zehir değildir ki karaciğere gitsin). Domuz onu elektroliz bir yağ dokusu içinde tutar. Yani hücre kofulları niyetine kendinden yağ dokusu içinde bloke eder. O eti yediğimizde üre asitlerinin her türlüsünü alırız (kâğıdın iki kere yanmaması gibi). Üre asitleri mideye gittiği için gizli midemizde bekletilir (Bir insanın midesini alsanız da yaşar. Cerrahlar barsaktan aynı işi yapan bir mide dikebiliyorlar). Saframız pankreas/öd kesesi vb. diye bildiğimiz salgı merkezleri bu YAKILAMAYAN KAĞIDI nötralize etmek için VİTAMİNleri çağırırlar. Vitaminlerin biri hariç diğerleri ASİTTİR. Asit (örneğin skorbit asit gibi) vitaminler ve üre asidi olan tüm gaitalar kimyasal doğaları gereği reaksiyona girmezler. Fakat bir istisna var: E vitamini… [E vitamini, asit olduğu halde, bolca bulunduğu tahıl/hububat içinde, örneğin BUĞDAY, un ve bulgur işlemlerinde pişirilme sonucunda (kızarmış mis gibi ekmek olduğunda) muğlak ASİT yapısını BAZA çevirir]. Tek başına aside karşı koyarak onu (dolayısıyla kendisini) nötralize eder. Bunun sonucunda ise vücutta E vitamini kaybı doğar…
İyi ama E vitamini nedir? Cinsel istek ve sperm-yumurta sağlığı başta olmak üzere ZÜRRİYETİMİZİ idame ettiren TEK vitamindir. Doğuda: Domuz yenmiyor, bol ekmek yeniyor. Batıda: Domuz çok yeniyor, ekmek çok az yeniyor. Böyle bir ters orantı var. Ekmek BİR NİMET... [1500 yılında Danimarka’nın Nüfusu 3 milyon idi, 2002 yılında 4 milyon. İsveç üç asırdır 7 milyon. İngiltere üç kuşaktır 55 milyon, Fransa 50 milyon yerinde sayıyor... Domuzu en çok tüketen millet İNGİLİZLER, nüfus artışını yabancılara ihale etmişler. Her dört erkekten biri HOMOSEKSÜEL İngiltere’de... (resmi rakamlar). En çok intihar İsveç ve Skandinavya’da... Gerekçe sadece doygunluk değil, "Cinsel isteksizlik". Yani onu kendine TEK dünya eğlencesi görüyor ve gençliğin daha başında yitirince de mutsuz oluyor. Dünyada kendi erkeğiyle en az evlenen kadın İsveç’tedir. Zaten Kuzeyli kadını kısırlaştıran da yine domuzun bizden E vitamini çalmasıdır.]

Kadınlarla el sıkışmak haram mıdır? Kur’an’da haramlar sayılırken böyle bir şey YAZMIYOR. Tek başvuru kaynağımız Kur’an olduğundan bunu artık tartışamayız bile... (Hiçbir şeyin eksik bırakılmadığı Kur’an’da herhalde karşıt cinsler arası tokalaşmanın HARAMI atlanmış, pas geçilmiş olamazdı). Bunu sadece Şafii ve Hanbeli mezhebi söylemiştir. Yani mezheb fikridir. Şafiilikte anne-kızkardeş-özkızınız-halanız sizin abdestinizi bozuyor... Şafiilik ve Hanbelilik kadın için "Necis=Pislik" diyor (açıkça ilmihallerinde yazılıdır). Erkek cenazeyi 50 cm; kadını ise 85 cm. derine gömdürüyor. Gerekçesi şöyle :"Kadın pisliktir, cesedi bile çok kokar!". Açın bakın tıp kitaplarını, İNSAN (Kadın ve erkek değil) cesedi EŞİT HIZDA bakteryel dezentagrasyona uğramaz mı? Bu durumda kadını aşağılayan ve hatta ensest paranoyalar kokan bu sapık mezheblere hak mezhebi falan demeyelim. Köpek=Şeytan diye yazıyorlar ilmihallerine. Bunlar İslam’dan değildir, bidattır, inanılmamalıdır. Ne demek yani, ben annemin elini öpeceğim ve ABDEST alacağım. Ne demek bu? Kızım benim elimi öpecek ve namaz abdestim bozulacak! Bırakalım bu işleri artık ve sadece Kur’an’ı referans alalım…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder