21 Eylül 2010 Salı

HAC-AY TAKVIMI-HARAM AYLAR-KADIR GECESI

Tevbe 36: Gerçek şu ki, Allah katında ayların sayısı gökleri ve yeri yarattığı günden beri Allah'ın kitabında on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte dosdoğru olan hesab (din) budur. Öyleyse bunlarda kendinize zulmetmeyin ve onların sizlerle topluca savaşması gibi siz de müşriklerle topluca savaşmayın. Ve bilin ki    Allah takva sahipleriyle beraberdir.
Bakara 189: Sana hilalleri (doğuş halindeki ayları) sorarlar. De ki: "O insanlar ve hacc için belirlenmiş vakitlerdir. İyilik (birr), evlere arkalarından gelmeniz değildir ama iyilik sakınan(ın tutumudur). Evlere kapılarından girin. Allah'tan sakının umulur ki kurtuluşa erersiniz.
Bakara 197: Hacc bilinen aylardır. Böylelikle kim onlarda haccı farz eder (yerine getirir)se (bilsin ki) haccda kadına yaklaşmak fısk yapmak ve kavgaya girişmek yoktur. Siz hayır adına ne yaparsanız Allah onu bilir. Azık edinin şüphesiz azığın en hayırlısı takvadır. Ey temiz akıl sahipleri benden korkup-sakının.
Bakara 198: Rabbinizden bir fazl istemenizde sizce sakınca yoktur. Arafat'tan hep birlikte indiğinizde   Allah'ı Meş'ar-ı Haram'da anın. O sizi nasıl doğru yola yöneltip-ilettiyse siz de O'nu anın. Gerçek şu ki siz bundan evvel sapmışlardandınız.
Bakara 217: Sana haram ayı, yani onda savaşmayı soruyorlar. De ki: O ayda savaşmak büyük bir günahtır. (İnsanları) Allah yolundan çevirmek, Allah'ı inkâr etmek, Mescid-i Haram'ın ziyaretine mâni olmak ve halkını oradan çıkarmak ise Allah katında daha büyük günahtır. Fitne de adam öldürmekten daha büyük bir günahtır. Onlar eğer güçleri yeterse, sizi dininizden döndürünceye kadar size karşı savaşa devam ederler. Sizden kim, dininden döner ve kafir olarak ölürse, onların yaptıkları işler dünyada da ahirette de boşa gider. Onlar cehennemliktirler ve orada devamlı kalırlar.
Maide 2: Ey iman edenler, Allah'ın şiarlarına haram olan ay'a kurbanlık hayvanlara (onlardaki) gerdanlıklara ve Rablerinden bir fazl ve hoşnutluk isteyerek Beyt-i Haram'a gelenlere sakın saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktınız mı artık avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Haram'dan alıkoyduklarından dolayı bir topluluğa olan kininiz sakın sizi haddi aşmaya sürüklemesin. İyilik ve takva konusunda yardımlaşın günah ve haddi aşmada yardımlaşmayın ve Allah'tan korkup-sakının. Gerçekten Allah (ceza ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır.
Kadir 1-2-3-4-5: Gerçek şu ki, Biz onu, kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sana bildiren nedir? Kadir gecesi, bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve ruh, onda Rablerinin izniyle her bir iş için inerler. Fecrin çıkışına kadar bir esenliktir (selamdır) o.
Hac vekâlet edilebilir bir ibadettir. Hacc varsılların gideceği bir ibadettir. Yoksulların değil. Gerçekten zengin işidir. Zenginden alınan bir tür ibadettir. Eğer yılda üç kez falan Avrupa'ya gidiyorsan, sana "Hayatın boyunca bir kez hacca niye gitmedin diye sorarlar. Ayrıca, Hacc, dört aya tekabül eden HARAM aylarda yapılır. Kur'an'da Haram aylar dörttür ve bu 4 ay hacc zamanıdır, kalan sekiz ay ise UMRE dir. Yani Gelenekçilerin belirttiği gibi yılda kurban bayramına denk gelen 4 gün değildir… Ayetler apaçık bir şekilde yukarıda durmaktadır.
Şeytan taşlamak diye bir adet yoktur. Şeytan taşlama; Lat, Uzza ve Menat adedinden kalmadır… Şeytan taşlanır mı? Sembolik bile olsa, taş gidip vurur mu? Bakın bakalım Kur’an’da şeytan taşlama diye bir şey var mı? "Göğü taşlanan şeytandan koruduk", "Gökte şeytana taş atmalar kıldık" gibi ayetler ise gaybı dinlemeye çalışan şeytanlar için bir ceza olan ŞIHAB'ları anlatmaktadır…  HACC=ARAFAT'tır... Arafat dağına çıkmak doğrudur. Arafat ile A'raf yani mahşer meydanı ve Arasat yani günah ve sevabı denk olanlarla akıl hastalarının gideceği ara bölme ile ilişkilidir.
Araplar, kendilerinden binlerce yıl önce (İnkalar gibi) güneş yılını 365 gün altı saat olarak hesaplamaktan aciz ve bilimde sıfır prim yapan bir topluluk idiler. Çöllerde yaşadıklarından oraya Romalılar vb. de girememiş ve dolayısıyla 365 günlük takvimi (Gregoryen takvimi gibi) evrensel değerleri götürememişlerdi. Öte yandan içlerinde var olan kardeşleri Yahudi kabilelerinin takvimini de kullanmayı denemek istemediler. (Yahudilerin bir tek putu/Tek tanrı sembolü, 360 putu olan Araplar'ı ziyadesiyle sinirlendiriyordu.) Yani Araplar çöl nedeniyle özgür ve dokunulmamış kalmışlardır. O zaman yapacakları tek şey kalıyordu: Pırıl pırıl çöl gecelerinde AY'ın hareketlerini ve evrelerini izlemek... Yeni ay (Hilal başlangıcı) ilk ve son dördün (Hilalin bitimi) Yarımay ve dolunay diye bölmüşlerdi. Her bir evre bir hafta sürüyordu.
Dolayısıyla, dört evre x 7 gün = 28 gün = BİR AY sanılıyordu.
Bu olgu ise bir yılda 12 kez oluyordu. (Kendilerine göreceli olarak) O halde Arap kafasıyla 12 x 28 gün = 336 gün ediyordu. Ve güneş takvimine göre tam bir ay ya da 29 gün artıyordu. Öte yandan Ay'ın hareketlerinin tam olarak buna uymadığını ve bir yıllık tur atıp aynı noktaya gelmesinin 336 gün değil 354 gün olduğunu da gözlem ile biliyorlardı ki, bu durumda bir yıl 354 gün olmak zorundaydı. Öyle de kabul edilmişti. (Bu Kameri/Ay takvimidir ve güneş/şemsi takvimden 11 gün eksiktir. Bu yüzden Bayramlar, dinsel günler, ramazan vb. her yıl 11 gün ÖNE gelmektedir. Bir de yine Cahiliye dönemine ait SAAT var ki tam bir fecaat. Bu saat daha sonra Ezani diye bizde yer etti. Düşünsene, günler kısalırken ya da tersine uzarken, her gün saatini elin ile bir dakika falan ileri-geri alacaksın! Bu nasıl bir eziyettir? Ve günümüzde İslam âlemi bunu TANRI'nın saati sanıyor, kullanmayı da SÜNNET diye algılıyor. Pratik olarak bu hiçbir şey ifade etmediğinden yanında da bizim gibi Vasati denen bir saat yöntemini kullanıyorlar.)
Ay takvimi Kur'an'da sadece üç yerde geçer ki bu da bilimselliği itibariyle bir fenomendir yani kullanılması gerekmemektedir.
Bu üç yerden:
1. İlki: Ramazan ve DEĞİŞKEN olması gereken HACC'ın dört HARAM AYIDIR. (28x4=112 gün, ancak 2 günde artık saat olarak fazlasıyla 114 gün HACC edilebilir. Hacc dört gün değil dört aydır.),
2. İKİNCİSİ, yine yukarıdaki takvime bağlı olarak ve özellikle RAMAZAN içinde yer alan KADİR SURESİ'dir ve orada bu gecenin 1000 ay'a bedel olduğu bildirilmektedir. Ay burada ÖLÇÜ'dür. Andromeda ile komşusu Samanyolu galaksileri arasındaki uzay genişlemektedir. Çünkü genişleyen evren sürekli şişen bir balon değildir. Yani merkezden çapa doğru genişlediğini düşünmeyiniz. Kendi üzerine DOLANARAK genişleyen bir salyangoz kabuğu gibidir. (Artık Balon örneği terk edilmiştir. Evrenin ilk yaratılmasından sonraki ANİ ŞİŞME teoremi bu İLK NABIZ ATMASI"dır.) Ve kendi üzerine dolanması da yavaş yavaş değil; İMPUS/PULS ya da nabız atışı, kalp darbesi gibidir. Yani durur sonra BİRDEN genişler. (Kalbin genişlemesi, Sadr/Sinenin inşirah olmasını da bir düşünün) Kalbimiz de öyle değil mi? Bir durur bir ATAR. Uzay/zamanımız genişler (Büyürüz, yaş alırız.) Bunu evren denen EVİMİZ için de aynen uygulayınız. Evren zaten yaşayan bir organizmadır. En büyük canlı varlıktır. (Evren cansız olsaydı, cansız dediğimiz atomlardan nasıl BİZ CANLILAR çıkardık? Şu bedenimize ve canlılara bak, hepsi cansız proton-nötron-elektron yumağı atomlar değil mi?) Evren canlı ve yaşayan bir ORGANİZMA'dır, bir bütündür. Buna KALB (Sankritçe KLAP ve de Kalıp) benzetmesi yapılmıştır.
Her 354 günde bir kere bu NABIZ ATMASI gerçekleşmektedir ve O gece "Melekler ve Ruh fecre kadar inerler ki bu inmenin sonucunda "Kendi üzerine bir salyangoz kabuğu gibi dolanan evren"in BİR NABZI DAHA ATAR. Bunun miktarı 1000 ay olarak verilmiştir. Hubble sabiti de 83 buçuk yıl diyor. (1000 ay=83 yıl eder) Bu şu demektir: Her kadir gecesi "Referans alındığında" evren 83 yıllık bir ani genişlemeye yani NABIZ ATMASIYLA bu kadar bir genişlemeye tanık olmaktadır. Kadir suresinin 7 anlamından biri de budur… Dolayısıyla bu galaktik olgu bin ay fakat 354 gün üzerinden bir yıl olarak hesaplanacaktır. Kendiliğinden AY takvimi birimiyle 1000 Ay'a oturtulmuştur. Ancak bu bizim Kameri/Arap takvimini kullanmamıza bir ilahi NEDEN ve GEREKÇE değildir. Asıl olan Güneş'in çevresindeki dolanım süremiz olan 365 gün 6 saattir. Eğer bunu kullanmazsak, işin içinden çıkamayız.
Herkes doğum tarihini doğduğu gün kutlar. Çünkü asıl olan GÜNEŞ takvimi'dir. Ancak Resulullah'ın DOĞUMU da sizin-benimki gibi 365 gün sonra aynı gün kutlanacağına, her yıl Ramazan-Bayramlar gibi 11 yıl öne GETİRTİLEREK saçma sapan bir olay yaratılmıştır. Her yıl 11 gün demek, 33 yılda bir yıl ARTMASI demektir. 14 Şubat'ta doğan biri 33-66 ve 99 yaşında yine 14 Şubat'a rastlar(!) 14 Şubatta doğan biri, bu durumda 16 yaşında Ağustos sıcağının ortasında doğmuş/doğum gününü kutlamış olur... Böyle mantıksızlık olur mu? Gelecek yılki verginizi 1 Ocak'ta değil de bundan 11 gün önce olan 21 Aralıkta ödeyeceksiniz, sonraki yıl ise 10 Aralıkta... Olur mu böyle şey? Devlet bizden her yıl 11 gün daha fazla vergi almış oluyor. 33 yaşında ise TÜM kazancınızı vergi diye vereceksiniz ve o ARTIK yıl olduğundan, o yıl AÇ yaşayacaksın! Dolayısıyla bu absürd takvimi sosyal metrik olarak kullanamayız. İlahi ve Sünneti Muhammed bir yanı da yoktur.
3. AY TAKVİMİ üç ayrı yerde daha geçer:
I. Kehf suresindeki mağaralarında "300 yıl ve 9 fazlasıyla kaldılar..." demektedir. Bu durumda 300 yıl Güneş takvimi ve 9 yıl fazlası ise AY takvimi oluyor. Çünkü her 33 yılda BİR ARTIK yıl, 300 yılda DOKUZ yıl eder.
II. Bir de "AY'a Menziller (Konaklar) tayin ettik" ayeti de Ay için geçerli bir takvimden ziyade, 7 anlamlarından biri olarak, MENZİL, erişim mesafesidir (Çünkü kelime kökü NZL=NaZiL, teNeZzüL, NeZLe, NüZuL, teNZiLat üNZiLe meNZiL vb. dir sırayla anlamları da şunlardır: İndirmek, birinin seviyesine inmek, burna sümük inmesi, inme (Felç), İndirim (İskonto), gökten indirilmiş (kadın ismi) ve Menzil Yani merminin bir yere son noktaya inmesi ve de Erişim mesafesi.... Çoğulu da Menazil) ÇOĞUL olduğu için bir başka anlam daha çıkıyor= KONAK, KONAKLAMAK... Konaklama noktaları... (NABIZ da bir durup bir atar onun da menzili vardır.)
Bu ayet birinci anlamda AY'ın MENZİL (Erişim) alanımızda olduğunu, AY'a mutlaka GİDİLECEĞİNİ ve orada da konaklanacağını yani yerleşileceğini açıkça göstermektedir. Bir başka anlamı ise Ledünni ilimdir ve Ay'ın Dünya’ya olan (Gel-git etkileri gibi) etkilerinin CİFİRsel menzilleridir. [Bir ayette geçen her kelimenin 7 ve buna bağlı olarak her ayetin de 7 anlamı vardır. Eğer o ayette misal kelimesi geçiyorsa her kelimenin ve ayetin 14 anlamı, eğer ayette misal kelimesi İKİ KERE geçiyorsa o zaman her kelimenin ve ayetin 7x7=49 anlam vardır demektir (Nur 35 gibi). Bir Hanifcan'a TEKBOYUT ve at gözlüğüyle bakmak hiç yakışmadığı gibi, bu tefritin ifratı olan "UYDURMAK, Fantazi türetmek de yakışmaz ve bize tokat gibi inen "Kur'an bir eğlence, uydurulacak söz olmadığı" uyarısı için sadece BİLİM yöntemiyle kelimelerin ve ayetlerin anlamları kurgulanacaktır. Bilimde ve Kur'an'da FANTASTİK-FELSEFE kapısı hele ki FeyleSOFTA'lık tamamen dışlanmıştır. Sadece Pozitif felsefe bunu kullanabilir ki- o da bir ayet veya misalini DECODE ettikten sonraki kurgulanacak olan "Philosophia" dır. Bu işler Erzurumlu Hakkı'nın çizimlerine ve çözümlerine benzemez. Hele İmam Gazali atmasyonlarının bir tekine bile benzemez].
III. BURUC (Burçlar) suresindeki anlamıyla AY takvimi STATİK ve rutin güneş takvimi yerine DİNAMİK olarak kullanılması için gereklidir. Bu durumda Güneş'in hangi burçta olduğunu gösteren Doğum burcumuzdan başka bir de AY'ın hangi menzilde olduğunu gösteren AY BURCU için kullanılmaktadır. Bu da bir Ledünni (Hızır'a verilen) bilimdir ve Cifir'in kapsama alanı içindedir. Burç esas alındığında ise şöyle bir sonuç çıkıyor. Bir yılda Ay 354 gün olan dolanımını her yıl 11 gün geriye taşıyor. 12 dilimlik bir saati gözönüne alırsanız, 12 doğum burcu vardır. Arada onları ayıran 11 ÇİZGİ var. Ya o gün doğanlar? Onlar hangi burçtan? Onlar için de ARA BURÇ ya da 13. burç denen bir burç vardır. On üçüncü burca bir örnek: Hz. İsa'nın doğumudur. O gün TÜM GEZEGENLER bir hizaya gelerek Beytüllahim (Betlehem) oldurmuşlardır ve Dünya’dan bakınca bu hizalanma YENİ BİR YILDIZ gibi ve hatta AY kadar büyük olarak görünmüştür. Onu ise zaten bir astronom hemen bilir: 21 Aralık SIFIR yılında Satürn, Jüpiter, Mars, Merkür, Venüs ve Merkür bir araya gelmiştir. Bir tek parlak ve büyük yıldız olarak görünmüşlerdir. Böylesine fevkalade olağanüstü bir gök olayının MİLAT başı olarak kabul edilmesinde BİZCE (Bu Kur'an'ın değil bizim fikrimizizdir, inanmamak en doğal hakkınızdır) bir sakıncası yoktur. Çünkü İsa Elçimiz de ALLAH'ın en sevgili kullarından ve bizim de Resulümüzdür, üstelik o Allah'ın kutsal ruhunu üflediği bir elçidir ve HANİF'lerin de Mighty (Mehdi) ile birlikte sımsıkı tabii olacakları bir YENİDEN GELİŞ müjdesi Messiah (Mitrea/Mesih) dir. Onu sadece Hristiyanların peygamberi ve Resulullah'a KARŞI bir Haçlı seferi'nin başlatıcısı DÜŞMAN sayan zihniyet klasik İslam süfyaniliğidir. Bunun için "Bizce" diyerek bu kadar mantık ayrıntımı anlattık.
Üstelik çocukların sevindiği, insanların kendini dünyaca yenilediği bir karnaval olan Noel'e de itirazımız yoktur. (Bunun özel nedeni ise Noel Baba'nın Antalya/Demreli Aziz Klaus/Claud değil, HIZIR (Dedem Korkut) olduğunu bilmemizden geçiyor. HIDIRELLEZ (Hızır+İlyas) günü diye bir şeyi de biz Noel gibi kutlamıyor muyuz? Bunda bir maksat ararsanız, çok uydurabilirsiniz. Efendim MKecusi ateşinden atlanıyor Hıdırellez gününde... gibi...)
İsa "BENİM gibi size bir AHMED (Hz. Muhammed’in) isimli TESELLİCİ (Aslında beni tescil edecek) biri gelecek. Ona erişen hemen Ahmed'e tabi olsun. Çünkü ben ona şimdiden tabiyim!" diyor. (Barnaby/Barnabas incilinin Aramice değil İbranice olanından alıntıdır. Kaynak Barnabas incili'dir. Bu incili kötülemeye çalışan misyonerlerin iftirasına sakın kapılmayalım, çünkü onlar İNCİL'i dört tane kabul eden İznik Konsiline tabiidirler.) İncil, Resulullah efendimizin geleceğini bizzat İsa'nın ağzından ismen müjdeliyor! (aHMeD, maHMuD, HaMiD vb. muHaMmeD ile aynı köktendir. HMD=Hamd) Eski Yunanca /Paraklet aslı FARAKLET=Teselli edici demektir. Ama İncil İbranice'dir. Kelime orada Yunanca geçmediğinden ve SCL biçiminde olduğundan SİCİL anlamında kullanılmalıdır. (teSCiL, müSeCceL, SiCiL vb.) Ortada bir Tesellici değil, TESCİLCİ gelecektir. İsa'yı tescil edecek ve İsa da onun Hanif dinine ve Kur'an'a tabi olmak üzere yeniden dünyaya gelecektir.
Ne zaman gelecektir AHMED peygamber? Resulullah efendim 13.Burçtandır. İsa gibi... 13.Burçtan olanların kategorize bir karakteri yoktur. (Koç aceleci, Boğa aşırı sabırlı, İkizler havai, Yengeç evcimen, Aslan yönetmen...gibi...) 13.burcun (Araburcun) karakteri tamamen OTONOM'dur. 13. Burç kendini bir peryod ile yineler. Bu yineleme Resulullah döneminde 570 yılına denk gelmişti (571 değil), çünkü 13 ve 19 asal sayılarının çarpım katlarından biri olmak (Betlehem) durumundadır. Ama uydurukçular ne diyor? 571 yılında Rebiulevvel ayının 12.sinde doğdu. Rebuiulevvel ayının on ikisinde doğulmaz. Ona bizim gibi bir tek şey yazacaksınız: 14 Şubat gibi... Sabit olacak, her yıl 11 gün geriye gelmeyecek! Biz maaşlarımızı böyle mi alıyoruz? Gelecek yıl bugün buluşalım dediğimde, "11 gün önce mi buluşacağız?". Bunları geçelim artık! Hem de hiç arkaya bakmadan!
Resulullah ilahi bir tevafukla 30 x 19 = 570 yılının 21 Mart, 21 Nisan, 21 Mayıs, 22 Haziran, 24 Temmuz, 24 Ağustos, 23 Eylül, 23 Ekim, 21 Kasım, 21 Aralık, 21 Ocak, 19 Şubat ARABURÇ günlerinden birinde doğmuştur. Ama Bu dini bozmak için çabalayanlar, bize Rebiulevvel ayının 12'si gibi HESAPLANAMAZ takvim olarak çevrilemez bir nekireyi miras bıraktılar. (Acaba Ebu Süfyan'ının mı doğum günüydü, belki Muaviye'nin belki de Yezid'in...????) Biz bile bilimsel ve cifirsel hesaplarla bu işi kesin çözemezken Ebi Cehil'in cühelaları çözmüş bile... Resulullah şu gün doğdu: Al sana MEVLİT KANDİLİ icad oldu. (Kandildeki hasenada karşı değiliz, biz de kutluyoruz ama bu gecenin uydurulduğunun da bilincindeyiz. Çünkü Kur'an'da kesinlikle bir tek KANDİL vardır ve o da LEYLE-İ KADİR'dir. Kandilleri kutlayalım ama bir folklor olarak, dua ve tebrikleşme olarak kutlayalım.
Bir yalan/yanılgı kendisini kurtarmak için 40 yalan daha getirecek ya! Daha doğum tarihini bilmediğimiz Resulullah'a bir de Regaib (Ana rahmine düşme) palavrası sıktılar (Mir’ac kandili günü de doğru değildir). Resulullah'ın doğumundan tam 9 ay on gün önceye rastlayan gün... Yani Ana rahmine o gün düşmüş! Oraya kameralar getirmiş koymuşlar. Kadın-doğum uzmanları ve spermologlar laboratuar kurmuş. Anne ve babanın cinsel buluşmasını an be an vücut içi kameralarla gözlemlemişler. Bugün bu, en ileri teknolojimizle bile mümkün değildir: Spermlerin yumurtaya tırmanması 1 ila 4 günü buluyor. Üstelik yumurta onlardan birini kabul ederse ve o yaşar-gelişir doğarsa bu tescil edilmiş olur.
Doğru olan ve Kur'an'da geçen sadece KADİR gecesidir. Onun da saptanması çok zordur ve ÖZEL BİLGİ (Galaktik uzay Astronomisi) gerektirmektedir. Üstelik sabit değildir. Bir Ramazan 21’ine rastlar sonraki ramazan 23’üne veya 25-27'sine... (570 yılını 13.burca bölerseniz 43,8.......küsur çıkmaktadır. Bu küsur nedeniyle Galaktik uzayın Nabzının atmasında tek sayıların çift artmasıyla 21 ile 27 parametreleri doğmaktadır. Aynı mantıkla da Resulullah'ın olası doğum tarihlerini de yukarıda parametrik olarak sundum).
Gelelim soruya: İslami takvim niçin peygamberimizin doğuşu veya peygamberlik gelişi ile değil, hicretle başlar?
İslami takvim diye bir şey yoktur, KAMERİ takvim vardır. Resulullah'ın doğum yılını ve gününü yanlış vermişlerdir. Resulullah, doğumundan hemen sonra 4 yıl boyunca Halime Hanım'a verildi ve bir daha da annesini görmedi. Babası zaten o doğmadan vefat etmişti. Resulullah hem yetim hem öksüzdür. Allah onun için de kendisine çok merhamet etmiş ve RAHİM adını O güzel efendimize bağışlamıştır. (Şimdi Fatiha, salli-barik dualarını okuyarak, "Ya Rabbi, Efendimizi bu dualarımız üzerine HANİF kıl, O’nu Makamı Mahmuda-Sana yakın olan bir makama al deyiniz. “Selam ve selam Muhammed” diyerek İKİ KERE onu anınız.)
İslami takvim peygamberimizin doğuşuyla başlamaz: Çünkü Doğum yılı ve tarihi KAYIP! Veya-Niçin peygamberlik gelişi ile başlamaz? Zaten Hicret yılına kadar İkra suresinin gelmesi MİLAT sayılıyordu. (İlk ayetten itibaren ilk Kadir gecesi geriye sayım ile 19 Ocak gününe rastlamaktadır. Arabistan sürekli sıcaktır, kış kavramı yoktur). Niçin Hicretle başlar? Evet, ayetlerin Vahy ile gelmesi Resulullah'ın kişisel yaşamında fakat HİCRET olayı SOSYOLOJİK bir milad olarak tüm sahabenin gönlünde bir dönüşüm noktası oldu. Ev bark terkedildi yollara düşüldü ve ensar'a muhacirler konuk oldu. Kur'an'da Muhacir=Sperm ve Ensar=Yumurta anlamı da var. Mekke ve Medine'nin bu aşılanmalarından İslam dini ortaya çıktı.
Demiştik ki, Kur’an’da sadece ve sadece KADİR gecesi vardır. Yani AY takvimine göre her yıl 11 gün öne gelmesi gereken tek TAKVİM bu geceye aittir ve Andromeda ile aramızdaki 83 yıllık (Bin ay) hızını hesaplamamıza yardımcı oluyordu. İki galaksinin birbirinden uzaklaşma hızı (Evrende galaksiler arası boşluk şişmektedir. Buna evrenin genişlemesi deniyor). Ayette Kadir gecesinden yani, yaklaşık 12 saatlik bir süreden söz ediliyor. 12 saat=1000 ay, 1000 ay=30000 gün, 30 bin X 24 saat=720.000 saat. Bu "Hubbleın genişleme" katsayısı için önemli bir rakamdır ve benzerlik inanılmazdır. Dolayısıyla AY takvimi de buna bir biçimde eşlik ediyor. Sanki Yaratan, dünyadaki bir saate karşılık 60000 saat tutarında bir "NUTASYON" hızı oluşturuyor. Dünyadaki bir saate karşılık uzayın genişlemesi (Zariat-47) bu mesafeyi buluyor… Bir başka deyişle, Dünya’nın bir saatte aldığı yolu, uzay aynı miktarda fakat 60 bin katıyla kat ederek genişliyor. Bu da saatte 83,3 Hubble katsayısı ediyor (Saniyede genişleyen uzay radyanı vb.). [Hubble ise, parametreleri yüzünden bunu 79 bps/saniye olarak hesaplamıştır, yani bizim burada yaptığımız hesaplamaların, günümüz verileriyle karşılaştırıldığında ondan daha SAĞLAM olduğu görülür.]
Kadir gecesi demek Zariat 47 demektir. Andromeda burgu hareketi yaparak ve nabız gibi atarak bizden uzaklaşıyor. İki fırıldak (Samanyolu ile Andromeda) daha sonra ÜSTÜSTE çakışıyorlar. Kondanse oluyorlar. İki elektroskop kutubu gibi davranıyorlar. Bunlar bir rastlantımıdır nedir? (Hiçbir şey rastlantı değildir) Hubble sabiti, yakın galaksiler için Sabite çok yakındır. Ama uzak galaksilerde, bizden kaçma yani uzayın genişlemesi ışık hızına ulaşıyor ve hatta onu geçiyor. İşte bu yüksek hızda uzaklaşmalar yüzünden parametreler uzak galaksiler için sabitlikten öte komik olmaya başlıyor. Bizler TACHYONLARLA zaten aynı POLARİZE düzlemdeyiz ve birbirimize dikiz, iç içeyiz. Beden ve Ruh gibi… Ruh ışığın kaynağı, beden ise ışığın kendisi (Çünkü madde=Enerjidir). Unutmayalım ki IŞIĞIN KAYNAĞI IŞIKTAN HIZLI GİTSE BİLE IŞIĞIN KENDİSİ saniyede 300 bin km.yi geçemez. Işığın kaynağı=NUR=Takyon enerjisi, ışığın kendisi ise NAR=Enerji, ışık fotonları. Dolayısıyla evrenin genişleme tensoru IŞIKTAN HIZLI olabilir ama ışık bizimle hızını hiç değiştirmeden bildiğimiz (c) malum hız ile haberleşir. Burada ENURJİ vites kaybetmiyor: Sadece NURun girişiminin SONUCU olarak bu evrende tezahür ediyor ve görünüyor. Sanki Enerji(Nar) NURun bir cürufu, artığı, uzantısı ya da göstergesi... Bu yüzden EN SAĞLAM olarak Hubble sabiti E N Y A K I N galaksiye göre ve göreceli olarak ÖLÇÜLÜR. Bu yüzden Kadir gecesi çok ama çok önemlidir.
"Melekler ve Ruh"un indiği, Kur’an’ın indirildiği diye tercüme edilen iki ayetin sırrı da budur. Ama asıl sır adının KADİR olmasıyla bağlantılıdır.
Zariyat 47: Göğu, gücümüzle biz kurduk; şüphesiz biz onu genişleticiyiz. Oradaki güç kelimesini bir araştırın bakalım:
Semayı(Göğü) beneynaha = Bina ettik. Ancak büyük bir ŞİFRE de veriyor. Şifre şu "FIRILDAK". Bu da Arapçanın o inanılmaz özelliklerinden biri. Mesela "Sana Ruhtan sorarlar de ki, ruh Rabbin emrindendir, size az bir ilim verilmiştir". Şimdi aynı biçimde ikinci bir özelliğini de göreceğiz bu ayetin: Arapça Taal Hun= Taal(Com) Hun(Here). Come Here ise İMPERATİVE yani EMİR kipidir. Gel=Emretmektir, GİT=Emretmektir. Arapça bilenleriniz hatırlayacaktır ki: RUH=GİT emir sığasıdır (İmperative modality). Kelime kökü RaHa (Gitti gibi). Emir biçimi RUH=GİTtir. Şimdi yukarıdaki ayeti bir de bu biçimde yazalım: Sana "Git" emrinden sorarlar de ki "O EMİR KİPİDİR" (İlahi emirdir), size KALİL bir ilim verilmiştir. Kalilin yedi anlamından ilki "Azınlık, ekalliyet yani ekseriyetin tersi). İkinci anlamı tüm sıfırdan küçük sanal sayılar (Kök içinde eksi bir gibi V-1). Üçüncü anlamı da BOOMENARG. Ruh=git, Rücu (Raci, Rac)=DÖN. Allaha dönmek, Allaha çevrilmek, Allaha dönüp onunla buluşmak… Ruh=Gitti ama RÜCU etti yani döndü. Bu gidiş geliş değil tam anlamıyla bir RİNG seferi yapıp, non-stop ilk durağa dönmekten ibarettir.
"Melekler ve R U H " derken, "İNER DE İNER" derken, Melekler ve Ruh "50 bin yılda Allahın huzurana çıkar derken" acaba bu ayetler sizce neyi ANLATMAYA çalışıyor? Sürekli Allahın huzuruna bir gün ki bizim saydığımız 50 bin yılda çıkan bu RUH ve melekler, öyle bir gece geliyor ki, kutuplar değişmiş gibi, bu kez o mübarek gecede yukarı çıkıyor. Bu kez YUKARI ÇIKMAK için bizim galaksinin önünü kesmesine rağmen İÇİMİZDEN geçerek yollarına devam ediyorlar. Yani Kadir gecesinde bir TUHAFLIK olarak melekler ve Ruhun yolunun üzerine dikiliyoruz. Kaynak ise çıkış noktası olarak 83 yıl öteden geliyor. 12 saat kadar ise BİZDE TAKILIYOR"
Kadir gecesi Ayın hareketleriyle ilgili. Bir rastlantı sonucu AYın bilinen dört evresi onun bir dişli çarkı gibi. Sanki Kadir gecesini sayıyor (En büyük ortak bölen ve 7 üzerinden). 365 günlük güneş takvimine uymuyor bu gece... Sürekli her yıl 11 gün öne geliyor. Her 33 yılda bir kere kendini yine aynı "ÇIKIŞ NOKTASINA" getiriyor. Bu da bir ARTIK yıl olarak ekleniyor ve böylece Kameri ile Şemsi takvimler arasındaki fark gideriliyor. Ramazan ve 12 ayın belirteci/göstergesi bildiğimiz AYdan ibaret…
Kur’an’a göre Regab kandili yoktur. Çünkü:
1. Kur'an'da KADİR GECESİNDEN başka hiçbir KANDİL yoktur! (Kur'an eksiksiz ve ayrıntılı olduğuna binaen böyle bir GECE bildirilmemiştir. Bildirilmeyen de zaten YOKTUR! Aksi halde-hâşâ-Allah'ı UNUTKAN diye eleştirmemiz gerekir…)
2. Kur'an'da Kadir gecesi, RAMAZAN ve HARAM AYLAR dışında bir AY (Kamer) Takvimi yoktur. Kameriyye sadece dört konuda uygulanır. Dördüncüsü hem Şemsi (Güneş) Hem Kameri (Ay) takvimi olarak verilen KEHF suresinde ARTI bir değer olarak geçen dilimdir: "Onlar mağalarında üçyüz yıl(Şemsi) ve fazlasıyla 9 yıl (Kameri) kaldılar" diye...

Şimdi KURAN'DAKİ takvimi düzenleyelim:
a) Güneş (şems) takvimi 365 gün 6 saat ve ARTIK bir gün (dört yılda bir Şubat 29)
b) Ay'ın hareketlerine göre, 7 günden x dört hafta (ayın dört evresi) takvimi olan Kameri dilimleme... 4x7=28 ve 28x120336 günden oluşan bir yıl! Yani güneş yılından 29 gün eksik olan bir takvim ki 29 gün de bir AY ediyor. Bu takvimi dört ile çarpınca 116 gün ediyor. (115 de denebilir). İşte bu, dört HARAM AYIN çok özel TAKVİMİDİR. Artık ay olan 29 gün RAMAZAN kabul edilir. O çıkarılınca geriye 7x4x4=116 günlük bir HACC peryodu çıkar. Yani Hacc 116 gündür. (Tıkış tepiş milyonlarca kişinin milyonlarca kurban telef ettiği dört günlük KURBAN BAYRAMI değildir.)
İşin ilginci, dört HARAM ay birbiri peşinden gelmez! SERPİŞTİRİLMİŞTİR. Ve bunların tamamı HACC'dır, kalanı ise UMRE'dir (3 cemrenin düştüğü dönemler çok sık olarak "4 aylık Hacc/haram aylar" peryoduna girmektedir). Umre 250 gündür. Hacc ise 116 gündür. Gelenekçilerin belirttiği gibi dört güne sıkıştırılan ve kurban katliamına denk gelen dört dün değildir… Bir Hanif'i diğerlerinden (Hafif=Atacı, örfçü ve kendi için de yaşayan ve Hadis=Süfyani DİN İÇİN yaşadığını sanan din polisi tiynetli zorba zalimler) ayıran başlıca özelliklerden biri de Haram ayların dört olduğunun BİLİNCİNDE olmasıdır ki bu Kur'an emridir ve "Dört gün" ısrarında bulunan HADİS diniyle çatışmaktadır. Hadis dinde HARAM ay yoktur! Hadis din mensupları için Kurban katliam günleri olan dört günden başka HACC yoktur. Yine ayetler ve Hadisler düellosuna ya da Resulullah ve Allah'ı karşı karşıya getiren HADİS'lerin dominantlığını acı acı yaşıyoruz. 116 güne yayılarak kesilecek ve her fukara devleti besleyecek olan kurban kesimi yerine; kimsenin tüketemeyeceği ve de kokacağı için gömülerek dört güne sığdırılan hayvan soykırımı bir zalimliktir. HACC değildir.
c) Ay'ın REEL (astronomik) hareketlerine göre 354 gün-ki ilk örneğimizden 18 gün=2 hafta 4 gün fazladır. Ay gerçekte bir ayı 28 günden fazla devretmektedir. Bu takvim ise Kameri aylar yani 354 gün tutan bir yıl takviminin skalasında nirengi noktası KADİR GÜNÜNÜN (24 saat) gecesi (geceye düşen payı) olarak ortaya çıkar. Yani mihenk taşı KADİR gecesidir. (Kadir gecesi ise Galaktik tutulmadır). Kadir gecesini içinde bulunduran 29 günlük RAMAZAN başta olmak Aynı takvimi Ashabı Kehf'in (7 uyurların) kaldığı süre içinde de haber verilmiştir. Artık dokuz yıl üç asırdaki Güneş takvimi-ay takvimi=11 gün formülü uyarınca vardır. Yani ŞEKER ve KURBAN dediğimiz bayramlar ile Ramazan bunun için her yıl 11 gün öne gelmektedir ki bunu hepimiz biliyoruz. Bilmediğimiz tek şey: 4 aydan (120) gün çıkarılan 116 günlük HARAM aylar farkıdır. Bu dört gün HARAM ayların içine rastlamıyor da olabilir. Ama Hacc bayramı dediğimiz 4 gün, haram ayların içine ender olarak düşmese dahi, onun HACC olduğudur. Bu dört gün sadece İSLAM ÜLKELERİNİN ya da YÖNETİCİLERİNİN bir araya gelerek İSLAMİ ŞURA yapmaları için ÖZEL bir ruhsattır. O dört günde LİDERLER zirvesi vardır. Kalan 116 gün ise HERKESİN! Nasıl ki CUMA hutbesi VAAZ değil de "BİR HAFTALIK YÖRE ZİRVESİ" ise, aynı şey LİDERLER zirvesi için de geçerlidir. Yılda dört gün liderler zirvesi yapılır ve bu genelde Ramazan bitiminden 70 gün sonraya rastlasa da bu rakamın doğruluğunu belirleyecek olan "Oynak" KADİR GECESİDİR. Kadir gecesi mutlaka Ramazan ayı içine düşer. Fakat 4 günlük Hacc bayramı ender olarak düşmeyebilir de!... 4 günlük hacc/kurban bayramı sanılanın TERSİNE çok TENHA olmalıdır. 116 gün ise bu zirve dışında kalanlara birer KURBAN BAYRAMI olarak lütfedilmiştir.
Bu arada: Ramazan kelimesinin aslı, İbrahim'in Hind-Aria dilindeki RamaDHyana kelimesinden gelmektedir. Anlamı "Kutsal çile için oruç" yani fakirizmin kendisi! Ramazan ismi aynen korunmuştur. İbrahim orucu sipariş ederken, "Ramazan" kelimesini kullandığı için, bu kelime bizde kutsal olarak, Sanskrit dilindeki bidat anlamından ayıklanıp Kur'an'a Allah lafzı olarak getirilmiştir)... Ve bu artık 11 gün ucuca eklendiğinde her 33 yıldıa bir YIL'ın miktarına ulaşmaktadır. 66 yılda 2 yıl 99 yılda (bir asında) ise üç yıl! Ve üç asır (nokta bir karadelik nedeniyle-Hawking’in mini karadelikleri) mağarada kalan Ashabı Kehf için de 9 yıl olmaktadır. (Bu da Kur'an mucizesidir: Ayette 300 yıl ve fazlasıyla 9 yıl mağaralarında kaldılar, buyrulmaktadır). Bu süre aslında 8 küsur saattir. Ama 300 yıl ve artısına tekabül etmiştir. Tam gün ise bunun üç mislidir: Yani 900 ila 927 yıl). Bu da Allah'ın katındaki bir günün bizim saydığımız ile BİN YIL olduğuna verilen mucizevi örnektir. Rakamı yaklaştırmaya çalışmıyoruz. Çünkü: 333x3=1000 eder. Ama 335 günden tastamam 1005 gün eder! Demek ki Allah indinde hassas sayaç 335 günlük takvimdir. (336 gün üzerinden 1008 gün ediyor) 336+354+365/3=352 gündür. (Bu bölüm GELECEĞE yazılmıştır…)
RAMAZAN ve KADİR gecesinin dışında ASLA bir başka geceyi/kandili 354 günlük AY takvimiyle ölçümlemeyin. Bu mantıksız bir hata olur. Hani hatırlarsanız: Biri 14 Şubatta dağmuştu. Normalde herkes gibi doğum günü pastasını mükerrer 14 Şubat'ta kesmelidir. Ama AY takvimi söz konusu olunca, ancak 14 Şubat’ı 33, 66 ve 99 yaşlarında yakalayabiliyor. Onun dışında hep doğum günü 11 gün geriye geliyor. Hayır, olmaz öyle şey! Doğum günü, maaş günü, randevu günü bir sonraki yıl 11 gün geriye gelir mi?Bu örnekteteki amacımız, Resulullah'ın doğum günü sayılan ve sanılan MEVLİT kandilinin rakamsal ve peryodik maskaralığıdır. Ağustos 10'da doğan bir kimsenin artık yıllara göre Yılbaşında doğum gününü kutlaması ne kadar MANTIKLI? Pekiyi bunu kim böyle yaptı? EMEVİYE hanedanı dede-baba-oğul oturup üç kuşak anlaşıp bunu böyle yaptılar ve bu SÜNNİLİK!
Resululah ne zaman doğdu? Bilinmez ki? Rabbimiz bizi Ahirette yüzyüze getirdiğinde sorunuz: "Ya Sevgilimiz ne zaman doğdun?". Yanıtı şu olacaktır: "Onu Rabbim bilir ve Levhi Mahfuzdan bildirdikleri bilir!". Resulullah! (selatı selam) Ana rahminde birkaç aylıkken babası ABDULLAT (Abdullah değil!) öldü ve hiç tanımadı. Annesi onu hemen bu üzüntü üzerine sütten kesildiği için HALİME sütanneye verdi. Ardından Resulullah'ın asla görüşmediği ve bilmediği annesi AMİNA (Emine) vefat etti. Babadan ve anneden öksüz/yetim resulullah 4 yıl sonra o da vefat etti. Resulullah'ı dede ve sonra amcalar paylaştılar. (Abdulmuttalip=Talip adlı putun kulu ve Ebu Talip=Talip'in babası) Yazılı belgeli hiçbir edebiyatın olmadığı Arabistandan söz ediyoruz. Baba yok ki, doğum tarihini bilesin! Anne yok ki doğum tarihini bilesin! Sütanne yok! Yaşlı dede öldü. Amcalar kendi havasında! (Amcalardan ikisi de Ebu Cehil ve Ebu Leheb). Şimdi kendinizi Resulullah'ın yerine koyun: Nereden bileceksiniz ne gün doğduğunuzu? Kim söyleyecek? Okuma yazma oranının sıfır olduğu ve nüfus memuru olmadığı yerde kim bilecek bunu?
Bazılarımızın doğum tarihi 1 ocak diye atılmıştır, ya da 1 Temmuz!... "Aslında benim nüfus kâğıdım bir yıl geç alınmış, annem diyor ki ben seni madımakları tarlada biçtiğim gün doğurdum". Daha BİZ kendi tevellüt ve kimlik bilgilerimizden bu kadar uzak iken, nereden bileceksin Resulullah'ın DOĞDUĞU günü? Ama o peygamberdi, diyecekler olacak, "Hiç bilinmez mi?" İyi de doğduğu gün İsa gibi peygamber olmadı ki! Taa 40 yaşına geldi ve oldu! Üstelik peygamber olacağını HİÇ BİLMEDEN oluverdi. Bilsek ki peygamber olacak, hepimiz koşar doğum gününü tesbit ederiz bir bebeğin! Ama Resulullah hiç bilmiyordu ki Resulullah olacağını? Bilen kişi Hira mağarasında Cebrail kendisine "Oku" dediğinde CİN sanıp, gerçek bir felç geçirir miydi korkudan? Bir gün peygamber olacağını bilseydi, bu korkuya kendini hazırlamaz mıydı? Ve böylesine korkuyorsa, ıssız mağaralardan hayatı boyunca uzak durmaz mıydı? Ama Süleyman Çelebi mevlitlerine bakarsanız, daha gayrı müslim annesi Amina Hatun bile "Meleklerin saf saf indiği ve kabeyi tavaf ettiği ve de Meryem ve Asiye'nin de kendisine geldiği ve Muhammed'i müjdelediği bir tablo ortaya çıkıyor. Mevlit şekeri ve gülsuyu atmosferinde... Yaşlı annelerde bir telaş bir telaş! Aman mevlit var. Yani TÖRE var!
Bahia Rahibi bakmış da sırtında peygamberlik mühürü varmış! Resulullah'ın sırtında -ne demekse-mühür olduğunu neden hiç bir hanımı, yakını sahabe uyduruk da olsa HADİSLER ile söylemiyor? Mühür sonradan mı kayboldu?
Melekler neden Âmine Hatun'u kutsasın ki? Ne kendisi ne kocası Müslüman değildi ki! Daha 40 yıl geçecek ve Müslümanlık ondan sonra çıkacak! Ana-baba gayrı müslim hatta putperest? Niye bir tek Hadis de Abdullat (Put Lat'ın kulu) ve Amina'nın (Neye emin ya da neye iman ediyor ki bu isim verilmiş, belli değil!) namaz kıldığını, la ilahe illallah dediğini yazmıyor? Gayrı müslim gayrı müslimdir! Onları Müslüman yapamazsınız… Aferim Çelebi, bu işler için kaç kese altın aldın? Ama Şu milletimin saflarına bir BİDAT bıkartın ki, sil sil temizlenmiyor. Mevlit'in ortasında ayağa kalkıyoruz, niye? (Uyduruk Hadis bile değil, bir töre).
Anne, baba, sütanne ne zaman doğduğunu bildirecek kadar yaşamamışlar Resulullah'ın! Dede ve amcalar HİÇ bir rivayet etmemişler! Sır bir doğum tarihi! Ama Hadisler yetişmiş imdada! Muhtelif hadisler tam 6 tane ayrı ayrı doğum tarihi veriyorlar. Ve iki tarih daha var. Biri 571 yılı diyor, diğeri ise 570! DAHA YILI BİLMİYORSUN! (Müslim ve Buhari yine anlaşamamışlar) Bitmedi bir de AY'ı veriyorlar: 6 hadisten sadece ikisi birbiriyle uyuşuyor Rebiulevvel ayının 12'si idi... Ne demek bu? Sürekli YAZ ikilimi yaşayan Hicaz bölgesinde "Kış, bahar, güz" gibi bilinmedik mevsimler var. "Külli sahara tuvalet" misali, külli doğum tarihleri de YAZ'a akortlanıyor. Benim doğum günüm 14 Şubat ama artık yıl nedeniyle 10 Ağustos'da olabiliyor! Ne demek bu?
Hadisler yine uydurulmuş, kaydırılmış. Hakem diyor ki, "Ebu Süfyan ile yıl farkıyla aynı gün doğdular. Bunun için Resulullah Ebu Süfyan'a merhamet etti ve Müslüman olması şartıyla başını kılıç ile kesmeyeceğini" söyledi!" Sen Resulullah'ın EBE'si miydin? Ebu Süfyan KENDİ DOĞUM TARİHİNİ bize kutlatıyor olmasın? Ebu Süfyan şakası olmasın bu? Türkmenbaşı’nın doğum gününü kutlatması gibi... DOĞUM tarihi, sır ve meçhul olan Resulullah'ın bir de ANA RAHMİNE düştüğü geceyi (neredeyse saatini ve dakikasını) biliyoruz, GÜYA… Hele ki doğum tarihini bilmiyorsun 6 rivayet ve iki farklı yıl veriyorsun. Bir de ana rahmine düştüğünü söylüyorsun! Sen jinekolog ya da röntgenci miydin orada? İleri teknolojiler mi kullanıyordun Hadisçi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder