21 Eylül 2010 Salı

KUR’AN’A GÖRE MİRAS PAYLAŞIM HUKUKU

Nisa 11: Yusıykümullahu fiy evladiküm lizzekeri mislü hazzıl ünseyeyn fein künne nisaen fevkasneteyni felehünne sülüsa ma tereke, ve in kânet vahıdeten felehen nısf ve liebeveyhi likülli vahıdin minhümessüdüsü mimma tereke in kâne lehu veled fein lem yekün lehu veledün ve verisehu ebevahü feliümmihissülüs fein kane lehu ıhvetün feli ümmihissüdüsü min ba’di vasıyyetin yusıy Biha ev deyn abaüküm ve ebnaüküm la tedrune eyyühüm akrabu leküm nef’a feriydaten minellah* innAllahe kâne Aliymen Hakiyma;
Nisa 11: Çocuklarınız konusunda Tanrı, erkeğe iki dişinin hissesi kadar tavsiye eder. Eğer onlar ikiden çok kadın ise (ölünün) geride bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Kadın (veya kız) bir tek ise, bu durumda yarısı onundur. (Ölenin) Bir çocuğu varsa, geriye bıraktığından anne-ve-babadan her biri için altıda bir, çocuğu olmayıp da anne-ve-baba ona mirasçı ise, bu durumdan annesi için üçte bir vardır. Onun kardeşleri varsa o zaman annesi için altıda birdir. (Ancak bu hükümler, ölenin) Ettiği vasiyet veya (varsa) borcun düşülmesinden sonradır. Babalarınız, oğullarınız, siz onların hangilerinin yarar bakımından size daha yakın olduğunu bilmezsiniz. (Bunlar) Tanrı'dan bir farzdır. Şüphesiz Tanrı, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır.
Nisa 12: Ve leküm nısfü ma tereke ezvacüküm in lem yekün lehünne veledün, fein kâne lehünne veledün felekümür rubüu mimma terekne min ba’di vasıyyetin yusıyne Biha ev deyn ve lehünner rübüu mimma terektüm in lem yekün leküm veledün, fein kâne leküm veledün felehünnes sümünü mimma terektüm min ba’di vasıyyetin tusune Biha ev deyn ve in kâne recülün yuresü kelaleten evimraetün ve lehu ehun ev uhtün feli külli vahıdin minhümes südüs fein kânu eksere min zâlike fehüm şürekaü fiys sülüsi min ba’di vasıyyetin yusa Biha ev deynin ğayra mudarr vasıyyeten minellah vAllahu Aliymun Haliym;
Nisa 12:  Eşlerinizin, eğer çocukları yoksa, geride bıraktıklarının yarısı sizindir. Şayet çocukları varsa, -onunla yapacakları vasiyetten ya da (ayıracakları) borçtan sonra- bu durumda bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Sizin çocuğunuz yoksa, geriye bıraktıklarınızdan dörtte biri onların (kadınlarınızın)dır. Eğer sizin çocuğunuz varsa geriye bıraktıklarınızdan sekizde biri onların (kadınlarınızın)dır. (Yine bu hükümler,) Edeceğiniz vasiyet veya (varsa) borcun düşülmesinden sonradır. Mirası aranan erkek ya da kadın, çocuğu ve babası olmayan bir kimse olup erkek veya kız kardeşi bulunursa onlardan her biri için altıda bir vardır. Eğer bunda fazla iseler, bu durumda -kendisiyle yapılan vasiyette ya da (varsa) borçtan sonra- üçte bir'de -zarara uğratılmaksızın onlara ortaktırlar. (Bu size) Tanrı'dan bir vasiyettir. Tanrı, bilendir (kullara) yumuşak olandır.
Nisa 176: Yesteftunek kulillahu yüftiyküm fiyl kelaleti, inimruün heleke leyse lehu veledün ve lehu uhtün feleha nısfü ma terek ve huve yerisüha in lem yekün leha veled fe in kanetesneteyni felehümessülüsani mimma terek ve in kânu ıhveten Ricalen ve nisaen felizzekeri mislü hazzıl ünseyeyn yübeyyinullahu leküm en tedıllu vAllahu Bi külli şey’in Aliym.
Nisa 176: ONLAR senden, kendilerini aydınlatmanı isterler. De ki: “Allah, birinci dereceden mirasçı bırakmayanlar[dan kalan miras] ile ilgili kurallar konusunda [böylece] sizi aydınlatır: eğer bir erkek, çocuk bırakmadan ölürse ve bir kız kardeşi varsa, onun terekesinin yarısına kız kardeşi sahip olacaktır; kız kardeşin çocuk bırakmadan ölmesi halinde ise erkek onun mirasını alacaktır. Fakat iki kız kardeş varsa, ikisi [birlikte] onun terekesinin üçte-ikisine sahip olacaklar ve eğer erkek kardeşler ve kız kardeşler varsa, erkek iki kadının payı kadar alacak.” Allah [bütün bunları] size açıklar ki sapıklığa düşmeyesiniz; Allah her şeyi bilir.
Nisa süresi 11-12-176. ayetlerde belirtilen miras taksim durumu, malını vasiyet edecek bir kişinin malını nasıl vasiyet edeceğine dair bir tavsiye ve vasiyet bırakmadan ölen bir kişinin de malının nasıl dağıtılacağı ile ilgilidir. Bu miras paylaşım oranı Allah(cc)’un belirlemiş olduğu bir paylaşım oranıdır. Nisa süresinin 11-12-176 ayetleri vasiyet bırakmadan ölen bir kişinin malının nasıl paylaştırılması gerektiğini kesin bir biçimde belirtir. Ancak ölmeden vasiyet bırakacak bir kişi malını istediği şekilde dağıtmakta özgürdür. Bu konuda bir zorlama yoktur. Nitekim Allah(cc), Kur’an’da:
Bakara 180: Sizden birine ölüm yaklaştığında, bir mal bırakacaksa anaya babaya, yakınlara, uygun bir biçimde vasiyet etmesi farz kılındı. Bu, erdemliler için bir görevdir. 
Buyurmaktadır. Yani ölmek üzere olan birinin vasiyet bırakmak ve bu vasiyette mal varlığının bölüştürülmesini yapmak gibi bir yükümlülüğü vardır. Ola da vasiyet bırakmadan aniden kişi ölürse bu durumda mal varlığının bölüştürülmesi Nisa süresine göre yapılır. Kişi mal varlığının paylaştırılmasını dilediği gibi yapabilir, malı dilediğine bırakabilir. Ancak haksızlık yapmaması ve herkesin hakkını gözetmesi için Nisa süresine göre mal paylaşımını yapması daha evladır. Ayrıca miras taksimi yaparken de yakınlarının zenginliğini de göz önünde bulunduraraktan bu miras taksimini yapması kendisi için daha hayırlıdır.
Ayrıca Nisa süresinde belirtilen oranlar maksimum oranlar değil minimum oranlardır. Yani ayette belirtilen oranların altına kesinlikle inemezsiniz/ düşemezsiniz. O oranlar sınır değerlerdir. Nitekim Nisa 11. ayetin başında yer alan “Yüsıykümullahi” ifadesi “Allah'ın size önereceği SON LİMİT şudur” anlamına gelmekte ve ayetin devamında ilgili miras paylaşım oranlarından bahsetmektedir.
Şimdi yukarıda belirtilen ayetleri maddelersek:
Nisa 11:
A1-Size varis olan çocuklardan erkeğe 2 kız hissesi vardır.
A2-Çocukların hepsi kız ise ve 2’den fazla iseler o zaman mirasın 2/3 onlarındır.
A3-Eğer çocuk sadece 1 kızdan ibaret ise o zaman mirasın yarısı ona verilir.
A4-Eğer ölenin bir çocuğu var ise, ölenin anne ve babasından her birine 1/6 hisse düşer.
A5-Ölenin çocuğu yoksa sadece anne ve babası varsa o zaman annenin hakkı 1/3 tür.
A6-Eğer ölenin kardeşleri de varsa annenin hakkı 1/6 dır.
Nisa 12:
A7-Ölen hanımlarınızın çocukları yoksa bıraktıkları mirasın yarısı sizindir.
A8-Ölen hanımlarınızın eğer çocukları varsa, bıraktıklarının 1/4 ü sizindir.
A9-Sizin bıraktığınız mirasın ise, çocuğunuz yoksa 1/4 ‘ü hanımınızındır.
A10-Sizin bıraktığınız mirasın ise, çocuğunuz var ise hanımınız mirastan 1/8 alır.
A11-Eğer ölen erkeğin veya kadının çocuğu ve anne ve babası olmayıp mirasına amca ve kardeşlerden mirasçı ise, ölenin bu durumda; bir erkek veya kız kardeşi varsa onlardan her birine 1/6 düşer.
A12-Eğer o kardeşlerin sayısı bundan fazla ise hepsi mirasın 1/3 ortak olurlar.
Nisa 176: Varis olarak babası ve çocuğu bulunmayan kimse için;
A13-Eğer erkek bir kimse ölür ve kendisinin çocuğu olmayıp da bir kız kardeşi varsa, mirasın yarısı onundur.
A14-Eğer bir kadın ölürse, çocuğu olmayıp geride sadece erkek kardeş bırakırsa mirasın tamamı onundur.
A15-Ölen erkeğin varisleri 2 kız kardeş ise 2/3 onlarındır
A16-Eğer varisler hem erkek hem de kız kardeş iseler erkeğe 2 kız hissesi düşer.
Nisa süresi 11. ayetin A4 kesiminde geçen “Eğer ölenin bir çocuğu varsa” ifadesi bazı Kur’an meallerinde “Eğer ölenin çocuğu varsa” şeklinde tercüme edildiğinden kavram kargaşasına neden olmuştur. Bu da sanki “çocuk” ifadesi genel anlamda kullanılmıştır izlenimi vermiş ve ayetlerin yorumlanmasında ve anlaşılmasında hatalara neden olmuştur. Oysa ayetin Arapça metninin A4 kesiminde geçen çocuk için kullanılan kelime veledün ( ولدﱞ) olup Arapça’da “bir çocuk” anlamına gelir. Yani “veledün” kelimesi tekil olup “bir çocuk” anlamına gelir. Çocuklar anlamına ya da genel anlamdaki çocuk ifadesini kastetmez, tekildir. Çoğul anlamdaki çocuklar ifadesine karşılık gelen kelime ise “evladun” dur.
Türkçe de  “çocuk” ifadesi kavram olarak hem tek bir çocuğa hem de genel anlamda çoğul anlamadaki çocuklar ifadesine karşılık gelebildiğinden Arapça bilmeyen kişiler tarafından sanki “veledün” kelimesi Türkçe’de olduğu gibi genel anlamdaki çocuk kelimesiyle özdeş sayılmıştır. Hâlbuki Arapça gramerinde “veledün” kelimesi teklik bildirir ve “bir çocuk” anlamına gelir. Buradan da bu kavram kargaşasının; sadece Arapçayı, Türkçe mantığı ile anlamaya çalışmaktan kaynaklandığı sonuca varabiliriz. “Veledün” kelimesi için diğer örnekler aşağıdadır:
·         Ev veledün Salih = Salih bir evlad bırakmak.
·         La yeczı veledün validen illa en yecidehu memluken feyeşteriyehu teyu’tikahu =
Bir çocuk babasının hakkını ödeyemez. Eğer onu köle olarak bulur; satın alıp hürriyetine kavuşturursa, hakkını ödemiş olur.
·         Zuhruf 81: Kul in kâne lirRahmani veledün, feena evvelül ağabeydiyn =
De ki: “Eğer Rahman’ın bir çocuğu olsaydı, abidlerin (ona ibadet edenlerin) ilki ben (olur) idim (çocuk-baba?).
·         Baba iki çocuğa selam verdi سَلَّمَ الأَبُ عَلَى الوَلَدَيْنِ
·         Fiiller aynı zamanda öznelerin/faillerin çokluğuna göre farklı kiplerde de çekilebilir. “veled” kelimesi çocuk manasındadır. Veledün olunca belirsiz isim grubunda değerlendirilir. Yani "bir çocuk" belirsiz olan "herhangi bir" çocuk anlamına gelir. Şöyle örneklendilerim,

veledün = bir çocuk (belirsiz)
veledün sagiyrun = küçük bir çocuk (belirsiz)
elveledü-s'sagiyru= küçük çocuk (belirli)
Cümlede kullanalım, "dün yolda yürürken küçük bir çocuk (veledün sagiyrun ولد صغير) gördüm" bu cümlede gördüğünüz çocuğu tanımıyorsunuz, yani belirsiz bir çocuk.
"Dün yolda gördüğüm küçük çocukla (el-veledu's-sagiyru  الولد الصغير) bugün konuştum" bu cümlede ise artık o küçük çocuğu tanıyorsunuz, yani o artık belirli bir çocuk, o artık 'dün sizin gördüğünüz" sıfatıyla tanımlanmış bir çocuk.
·         Arapçada çoğul ifadeler Türkçeye göre farklıdır. Tekil için ayrı bir ifade, ikil için farlı bir ifade, üç ve üçten fazla için farklı bir ifade kullanılır. Örneğin bir çocuk "veledun", iki çocuk "veledani", 3 ve 3’ten fazla için "evladun" kelimeleri kullanılır. Türkçedeki evlat aslında Arapçadan geçmiş ve çoğul çocuklar demektir. Bu ayette de "veledun" ifadesi geçer. Yani bir çocuk demektir.

·         Al-i İmran 47: Kâlet rabbi ennâ yekûnu lî veledun ve lem yemsesnî beşer(beşerun), kâle kezâlikillâhu yahluku mâ yeşâ’(yeşâu) izâ kadâ emren fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûn(yekûnu).
(Bunun üzerine Hz. Meryem) dedi ki: "Rabbim bana bir insan dokunmamışken nasıl çocuğum olur?" Allah da ona: "Öyledir. (Ama) Allah, dilediği şeyi yaratır." buyurdu. (Melekler de ona dediler ki): "Bir emrin yerine getirilmesini (emri kaza etmeyi) istediği zaman ona "ol" der, o da olur."
“Veledün” kelimesi “bir çocuk” anlamına gelmesine rağmen, bilgisiz mealciler ve onları referans alan bilgisiz ateistler “çocuk/çocuklar” anlamında aldıklarından yapmış oldukları miras paylaşım hesaplamalarında yanlış hesaplamalara ulaşmış ve bu cahilliklerini de Allah-hâşâ- Kur’an’da matematiksel hata yapmıştır şeklinde propagandaya dönüştürmüşlerdir. Amaçları, Kur’an’ın hatalı olduğunu ve inandığımız Allah’ın hâşâ daha matematik bile bilmediğini iddia etmektir. Bilgisiz mealcilerin meallerinden yola çıkarak yaptıkları güya Kur’an’daki matematiksel hata vardır diye örneklendirdikleri örnekler şunlardır:
Örnek 1: Varsayalım ki, bir adam öldü ve geriye üç kız çocuğunu, kendi anne - babasını ve hanımını bıraktı. Hatalı çevrilen meale göre (yani Nisa 11’de “veledün” kelimesi bir çocuk değil de genel anlamda çocuk anlamında alındığında) miras paylaşımı şöyle olacaktır: Üç kız çocuğuna mirasın 2/3'ü, anne ve babasının her birine 1/6, karısına 1/8 kalacaktır. Bu durumda, hesap yapalım: (2/3)+(1/6)+(1/6)+(1/8)= 27/24 = 1,125 bulunur! (1,0 yani tam olması gerekirdi). Yani, miras paylaşıldığında her bir mirasçının aldığının toplamı, mirastan fazla çıkmaktadır!
Yani hatalı meallere göre miras paylaşımı yapılmaya kalkılsa, çocuk sayısına bağlı olmaksızın bir pay dağılım oranı olacaktır. Dolayısıyla bir matematiksel hata ortaya çıkacaktır. Hâlbuki Allah ayette ilgili pay dağılımın olması koşulunu tek bir çocuğa bağlamıştır. Yani ölenin eğer tek çocuğu varsa pay dağılım hissesi 1/6 olacaktır (Nisa 11’de A4’e bakınız). Eğer tek çocuk koşulu ortaya konmasa ve buna göre bir paylaşım yapılsa pay paydadan büyük çıkar. Yani yanlış meale göre, paylaştıracağımız mal, dağıttığımız maldan az oluyor.
Bir diğer örneğe bakalım:
Örnek 2: Bir adam ölür ve geride annnesi, hanımı ve iki kız kardeşi kalır. Anne'ye mirasin 1/3'ü, hanımına mirasın 1/4'ü, iki kız kardeşine de mirasın 2/3'ü kalacaktır: Hesap yapalım: (1/3)+(1/4)+(2/3)= 15/12= 1,25 (Bunun da 1,0 yani tam olması gerekirdi). Burada da, miras paylaşılıyor ve paylar toplanınca mirastan daha büyük, mirastan %25 daha büyük çıkıyor!
Bu mantıksızlık ayetlerin değil, bilgisiz mealci ve ateistlerin hatasından kaynaklanıyor. Şimdi yukarıda vermiş olduğumuz bilgilerden yola çıkarak örneklerdeki yanlışlıklara değinelim:
Örnek 1’ e göz atacak olursak: Ölenin bir çocuğu ( veledün) (ولدﱞ) varsa, mirastan anne ve babadan her biri için 1/6, çocuğu olmayıp da anne ve baba ona mirasçı ise, bu durumda annesi için 1/3 vardır. (Nisa 11)
Şimdi ayete göre (Nisa süresi A4-A5 bölüm) ya ölenin bir çocuğu olması gerekir ya da ölenin geride bıraktığı çocuğu olmaması gerekir. Burada geride bırakılanın “bir çocuk ( veledün) (ولدﱞ)” ifadesine dikkat etmek gerekir ki soruda belirtilen durumda 3 tane çocuk vardır. Bu durumda ayetlere göre miras dağıtımında anne ve babaya pay verilmez. Bu Allah’ın koyduğu sınırdır.
Buna göre mal paylaştırılırsa 2/3 +1/8=19/24 olur. Bu maldan artan 5/24 lük hisse ise Nisa suresinin 8. ayetinde belirtilen kişiler arasında paylaşılır. Bu Allah(cc)’un koyduğu sınırdır. İster beğenin, isterseniz de beğenmeyin.
Nisa 8: (Mirası) Bölüşme sırasında yakınlar, yetimler ve yoksullar da hazır olursa, onları ondan rızıklandırın ve onlara güzel (maruf) söz söyleyin.
Bu hesaplamadan da görülebileceği gibi, Miras Paylaşımında Bir Hata Olmadığı Görülmektedir. Olay sadece Arapçadan Türkçe çeviri yaparken ve Arapça yazılmış metinlerin Türkçe mantığa dayanarak yorumlanmasından kaynaklanmaktadır.
Şimdi Örnek 2’yi ayetler ışığında yeniden inceleyecek olursak:
A5’e baktığımızda “Ölenin çocuğu yoksa sadece anne ve babası varsa o zaman annenin hakkı 1/3 tür.” Deniyor. Eğer ölenin kardeşleri varsa o zaman bu hak 1/6 oluyor. Soruda adamın biri ölüyor ve geriye anne+hanım+2 kız çocuğu bırakıyor.
Ayette bize A5 kesiminde eğer ölenin “anne ve babası varsa” anneye pay düşeceğini bildirir. Hâlbuki soruda ölen adamın sadece annesi vardır. Bu durumda anneye pay verilmez. Yani mirastan bir şey alamaz. (Bunun nedeni ise; kocası ölen anneye zaten kocası tarafından miras düşeceğinden böyle bir durumda anne miras için hesaba katılmaz. Sosyolojik faktörler açısından da baktığımızda; anne zaten yaş nedeniyle geçim için daha az masrafa ihtiyacı vardır. Gençlere daha fazla mal verilmelidir ki ailelerinin geçimini sağlayabilsin vs). Mirasın paylaşımı sadece ölen adamın hanımı ve 2 kız kardeşi arasındadır. Mirastan hanım 1/4 ve kız kardeşler ise 2/3 pay alırlar. Toplam 11/12 olup geri kalan 1/12’lik pay ise Nisa 8’deki kişilere dağıtılır. Bu durum toplumdaki fakirlik düzeyini azaltma, insanların ihtiyaçlarını giderme ve yardımlaşmayı esas kıldığından önemlidir. Ayrıca ölenin mirasından fakirlere yardım edilmesi inancımız açısından ölen kişiye de sevap getireceğinden bu durum yararlı gözükmektedir.
Ayetler incelendiğinde evlide olsa kadına ait bir mirasın varlığından bahsedilir, yani evlilikte var olan bütün mülk erkeğe ait değildir. Ayrıca bu ayetler kadına verilen mehirin, düğünde takılan takıların vb. şeylerin kadına ait olduğunun, erkeğin hiçbir şekilde bunlara dokunamayacağını, sadece borç şekilde alabileceğini ya da kadının sadece kendi rızası varsa kocasının bunları alabileceğini öngörür. Erkek hiçbir şekilde zoraki olarak kadına ait mirasa el koyamaz, yasaktır, haramdır. Ayetler, ayrıca kadının çalışabileceğini ve kendine özerk bir şekilde mal da edninebileceğini göstermektedir.
Hadisler ve tarikat insanlarının keyfi müdahaleleri nedeniyle; Kur’an’da ki miras hukukunu hiçe sayan ve kendi kafalarına göre ürettikleri sistemlerle yeni bir miras hukuku oluşturan oluşumlar çıkmıştır. Bunlara göre miras dağıtım sistemi avl sistemine (Bir nevi ebob-ekok matemetiği) göre olmalıdır. Bu insanlar farkında olmasalar da Kur’an’da ki sözlerin değiştirilebileceğini ve Allah’ın koyduğu minimum paylaşım miktarlarının saçma bir matematikle (avl) farklı bir açıdan dağıtılabileceğini ve bu paylaşım miktarının değişmeyeceğini iddia ediyorlar. Oysaki ayetlerin hükmü açıktır ve belirtilen sınırlar açıkladığımız şekildedir. Gerçekten Kur’an’a inanılıyorsa bu hükümlerin icra edilmesi gerekir. Aksi halde yok oluş kaçınılmazdır.
Yukarıdaki miras paylaşım hukuku bazı kişiler tarafından adaletsiz bir dağıtım olarak değerlendiriliyor. Şunu belirtelim ki kimse Hâkimler hâkimi kadar adaletli olamaz/değildir. Araplar cahiliyesinde HUKUK hiç yoktu. Hukuk yazıldı ki, kadınlar diri diri gömülüp öldürülerek mirastan baştan men edilmesinler. Araplar içinde Muğiyre ve Ali'den başka okuma yazma bilen yoktu en başta... Töreler gibi HAFIZLIK ile Kur'an ezberleniyordu. Okuma yazma oranı on binde bir kaç kişide seyrediyordu... (Yahudiler ve Hıristiyan rahipler hariç). Zorunlu olarak YAZILI HUKUK (Hammurabi'den binlerce yıl sonra Kur’an ile Arabistan’a girdi) getirildi.
Ayetler incelendiğinde mirasta, erkeğe düşen payın kadından bir hisse fazla olduğunu görürüz. Bu kadın-erkek ayrımı ya da erkeğin kayrıldığı bir durum değildir. Allah şüphesiz adiller adilidir. Nitekim Kadınlar=GELİN yani gidicidir... Zaten evlendiği ERKEĞİ normalde ZENGİNDİR. Erkeğin ZENGİN OLMASI İÇİN ise, onun hissesini kadından bir yukarı tutmak gerekiyor ki evin bakımını üstlensin, eşine ve çocuklarına iyi bir gelecek sunabilsin. Biliyorsunuz evin geçimi erkeğin sorumluluğu altındadır. Örneğin; bir siz, bir de kız kardeşiniz olduğunu düşünün. Size tanımadığınız bir dedenizden miras geldi. Kafanıza göre bu mirası fifty-fifty bölüştünüz ve bir şirket kurdunuz. Kız kardeşiniz sonra evlendi ve EŞİ PARASINI birlikte oluşturduğunuz şirketten GERİ ÇEKTİ... Ne oldu? Kurduğunuz iki kardeş şirketi GÜMLEDİ. Enişten zaten zengindi artı kız kardeşinin de hissesini aldı. Sen ise yarı yarıya batık bir şirkette parasız kaldın... Üstelik SEN DE EVLENECEKSİN ama hangi parayla. Paran var mı evlenmeye? İşte bu tip ince hesaplar nedeniyle Allah(cc), erkeğin hissesini kadından daha fazla tutuyor. Çünkü zaten kadın evlenerek hayatını kurtarabiliyor. Ya erkek…
Ve de unutmayın ki; erkeğin başına gelen adaletsizlikler de vardır... Öğrenci erkek iş bulamaz/çok zor bulur, okuyamıyor ya da kazma kürek işçiliği yapıyor. Öğrenci kız ise "SEKRETER, TEZGÂHTAR"  vb. olur. Kadınlar asker olmaz, savaşlara katılmaz, canları erkek kadar tehlikeye girmez. Öl emri erkeğe... Evin bütün sırtı erkeğe, düğün ev masrafları erkeğe, askere giden, ölen ve hep zor şartlarda çalışmaya mahkûm olan erkek… Şimdi gelin de mirası paylaştıralım % 50 şeklinde… Bu sizce hak mıdır? Hayır, bu hak değildir. Bu hak olmadığından Hâkimlerin hâkimi de miras paylaşımını bazı durumlarda (ayetlere bakınız) kadın ve erkeğe aynı oranda yapmıyor. İşte gerçek adalet budur…

1 yorum:

  1. Selamünaleyküm, Veledün kelimesine doğru anlam vermişsiniz, Ayette miras bırakan erkeğin anne-babasının miras payları bildirilmiş ama miras bırakan kadının anne-babasının miras payları bildirilmemiştir, tüm çevirilerde Nisa 11 ve Nisa 12 ayetlerinde geçen zamirler yanlış çevriliyor, eğer ilgilenirseniz hem Nisa 11 ve Nisa 12 ayetlerinin tercümesini hemde bu çevirilerde uygun miras hesaplamalarını size göndereyim mailim bilal-aksoy@hotmail.com telefon 0532 682 83 54 Allah'a emanet ol

    YanıtlaSil