21 Eylül 2010 Salı

KUR’AN’A GÖRE İKİ KADININ ŞAHİTLİĞİ BİR ERKEĞİN ŞAHİTLİĞİ MİDİR?

Kur’an’la ilgili gelenekçilerin çarpıttığı konulardan biri de kadının şahitliği konusudur. Kur’an kadın ile erkeğin şahitliğini bir tutar, hiçbir yerde bir erkeğin şahitliği iki kadına eşittir diye geçmez. Örneğin zinanın tespitinde 4 şahit gerekir ve Kur’an’da bu şahitler 4 kadın veya 2 erkek, 4 erkek veya 8 kadın gibi ifadeler kullanılmadan 4 şahit diye belirtilir. Yani herhangi 4 şahit işlevi görür, kadın erkek ayrımı yapılmaz. İstisnai, yanlış anlaşılan konu ise Bakara suresi 282. ayette, vadeli borçlanmalarla ilgili konuda geçer.
Bakara 282: Ya eyyühellezine amenu iza tedayentüm bi deynin ila ecelim müsemmen fektübuh, vel yektüb beyneküm katibüm bil adli ve la ye'be katibün ey yektübe kema allemehüllahü fel yektüb, velyümlilillezi aleyhil hakku vel yettekillahe rabbehu ve la yebhas minhü şey'a, fe in kanellezi aleyhil hakku sefihen ev daiyfen ev la yestetiy'u eyyümille hüve felyümlil hakku sefihen ev daiyfen ev la yestetiy'u eyyümille hüve felyümlil veliyyühu bil adl, vesteşhidu şehideyni mir ricaliküm, fe il lem yekuna racüleyni fe racülüv vemraetani mimmen terdavne mineş şühedai en tedille ihdahüma fe tüzekkira ildahümel uhra, ve la ye'beş şühedaü iza ma düu, ve la tes'emu en tektübuhü sağiyran ev kebiran ila ecelih, zaliküm aksetu indellahi ve akvemü liş şehadeti ve edna ella tertabu illa en tekune ticaraten hadiraten tüdiruneha beyneküm fe leyse aleyküm cünahun ella tektübuha, ve şehidu iza tebaya'tüm, ve la yüdarra katibüv ve la şehid, ve in tef'alu fe innehu füsuküm biküm, vettekullah, ve yüallimükümüllah, vallahü bi külli şey'in alim.
Bakara 282: Ey iman edenler, birbirinizden belirli bir vade ile borç aldığınızda, onu yazın; aranızda doğrulukla tanınmış bir yazı bilen kişi, onu yazsın. Yazı bilen de kendisine Allah'ın öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın. Bir de borçlu adam söyleyip yazdırsın, her biri Allah'tan korksun ve haktan bir şey eksiltmesin. Eğer borçlu, aklı ermeyen biri yahut küçük veya kendisi söyleyip yazdıramayacak durumda ise, velisi dosdoğru söyleyip yazdırsın. Erkeklerinizden iki şahit gösterin. Eğer ikisi de erkek olamıyorsa o zaman doğruluğuna güvendiğiniz bir erkekle iki kadın şahit olsun ki, biri unutunca diğeri hatırlatsın. Şahitler de çağrıldıklarında kaçınmasınlar. Siz yazanlar da az olsun çok olsun onu vadesine kadar yazmaktan üşenmeyin. Bu Allah yanında adalete en uygun olduğu gibi şahitlik için daha sağlam ve şüpheye düşmemeniz için daha elverişlidir. Ancak aranızda peşin devrettiğiniz bir ticaretse, o zaman bunu yazmamanızda size bir sakınca yoktur. Alışveriş yaptığınızda da şahit tutun, bir de ne yazana ne de şahitlik edene zarar verilmesin. Eğer zarar verirseniz bu mutlaka kendinize dokunacak bir günah olur. Allah'tan korkun! Allah size ilim öğretiyor ve Allah her şeyi bilir.
Bakara 282. ayet de kullanılan ve iki kadının şahitliğinin bir erkeğin şahitliğine denk olduğu yanlış anlaşılmasına neden olan kelime "TEDİL" dir. Bu kelimeyi mealciler değişik anlamlarda çevirmişlerdir.  (Mesela Diyanet Meali: “YANILIRSA” diye çevirmiş. Elmalı  Hamdi: “UNUTURSA” diye çevirmiş. Süleyman Ateş: “ŞAŞIRIRSA” diye çevirmiş. Yaşar Nuri: “ŞAŞIRIRSA/UNUTURSA” diye çevirmiş. Edip Yüksel: “YANILIRSA” diye çevirmiş…). Ama mealcilerin çoğu kelimeyi “UNUTURSA” diye çeviriyor. Hâlbuki unutmak kelimesinin Arapça karşılığı “Tansa/Nasi” dir. Ayette geçen kelime ise “tedil” dir. Konuyu daha iyi anlamak için bazı kavramlara değinecek olursak: Arapça’da ‘DAL’ kelimesi ‘Huda’ (yol göstermek), sapmak anlamlarına gelir. Nitekim Fatiha 7. ayette bu kelimeden türetilen kelime en açık anlamıyla görülmektedir.
Fatiha 7: “Siratallezine en'amte aleyhim ğayril mağdubi aleyhim ve lad dallin.”
Fatiha 7: “Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu; gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil.”

Dal” köküne dayanan diğer bir kelimede “Dilal/Dil” dir ve “GÖLGE”, Işık görmeyen alan anlamlarına gelir. Bu kelimeden türetilen “tedi” ve “tidil” kelimelerinin kullanım şekli ise şu şekildedir: “İstediğini (Tedi) doğru yola istemediğini sapmışların (Tidil) yoluna”. Dolayısıyla buradan “tedil” kelimesinin anlamının “unutmak” değil “Sapan/kayıp/gölge” anlamlarına geldiği görülür. Şimdi Bakara 282. ayette ilgili yere direk “tedil” kelimesini koyup ayete öyle bakalım:
“…..Eğer ikisi de erkek olamıyorsa o zaman doğruluğuna güvendiğiniz bir erkekle iki kadın şahit olsun ki, biri ‘TEDHiL” olursa/şahitlikten saparsa yani şahit olarak çağrıldığında gelemezse diğeri hatırlatsın/şahit olsun/o gelsin…”
Şimdi Bakara 282. ayeti daha iyi anlayabilmek için şu basamakları izleyelim:
1. İki ya da daha fazla kişi arasında bir  ileride ödemesi yapılacak bir borç işlemi yapılacaksa, bu işlem kağıda dökülmelidir.
2.  Bu belgeye dökme işi resmi bir makam yada kurum tarafından yapılmalıdır..
3. Borç alan kişi kayıtı tutacak olana borcun detayları hakkında imza sahibi olarak bilgi vermek zorundadır.
4. Borçlu olan kadın veya erkek herhangi bir sebeple bu bilgileri vermezse onun yasal velisi bu sorumluluğu almalıdır.
5.  Borç işleminin tamamlanması için 2 (şahit) lazımdır.
6. İki şahidinde erkek olması tercih sebebidir. İki erkek şahit bulunmazsa bir erkek ve iki kadın şahit yeterlidir.
7. Şahitlik zamanında ise iki şahidin hazır olması lazımdır. (Bu iki şahit; iki erkek, iki kadın veya bir erkek ve bir kadın olabilir. Ayette bir erkek yerine iki kadının şahit olarak tutulmasının istenmesinin nedeni kadınlardan birinin olası bir ihtimalle şahitliğe çağrıldığında gidememesi durumunda diğer kadının şahit olarak dinlenmesidir. Yani önemli olan iki şahidin çağrıldığında şahitliğe gitmesidir). 
Bu noktada sorulması gereken soru şudur:  Bir kadının şahitliğinden sapmasına (tedil), şahitliğini yapamamasına, şahit olarak çağrıldığında gidememesine ya da şahitlikten vazgeçmesine (tedil olmasına) sebep olacak konu ya da durumlar nedir?
Bunun cevabı gayet açıktır: Kadın ile erkek arasındaki psikolojik farklılıklardır. Kadın doğurur, erkek doğurmaz, kadın doğumdan sonra uzun bir süre dinlenmelidir, erkeklerin buna ihtiyacı yoktur, kadınlar çocuklarını emzirmek zorundadır, erkekler değil,  kadını etkileyen aybaşı hali vardır, erkeğin yoktur vb. İşte bu fiziksel farklılıklar kadının şahitliğinin tedil olmasına yani şahit olarak çağrıldığında gitmesine engel teşkil edecek durumlardır. Yani kadınların bu gibi durumları nedeniyle erkeklerden farklı olduklarından, her hangi bir şahitlik durumunda eğer iki erkek yoksa bu durumda bir erkek ve iki kadının şahitliğine gidilmesi tavsiye edilmiştir. Bu durumda olası bir ihtimalle kadınlardan biri saydığımız nedenlerden dolayı şahit olarak çağrıldığında şahitliğe gidemezse diğer kadın şahit olarak gidebilecektir. Ve toplamda iki şahit dinlenmiş olacaktır.
Şimdi aynı ayet ışığında bir erkek yerine iki kadın şahit tutulmasını gerekli kılacak diğer bir nedene göz atalım: Bakara 282. ayette “Yazana da, şahitlik edene de zarar vermeyin. Yapacak olursanız doğru yoldan sapmış olursunuz.” şeklindeki ifadeyi şahide ve yazıcıya yapılan/yapılacak baskıyı ve bu bağlamda ayetin mantığını anlamak için göz önünde bulundurmamız gerekmektedir.
Maddi menfaatlerin söz konusu olduğu bu konuda şahitlik insanların kaçındığı bir görevdir. Allah da bu kaçınılan görevi erkeklere yükleyip, iki erkek şahit bulunmasını söyler. Dikkat edin ayette, iki erkek veya dört kadın şahit bulun diye geçmez, direkt iki erkek şahit bulunulması geçer. Böylece ticaretle daha az uğraşan ve baskılara karşı daha hassas olan kadın bu kaçınılan vazifeden korunur. Eğer iki erkek bulunamaz ve bir erkek bulunursa o zaman bir erkek ve iki kadın bulunması gerekir. Böylece hem şahit sorunu çözülür, hem olumsuz bir durumun ortaya çıkışı ihtimalinde bir erkekle bir kadının karşı karşıya kalması önlenip kadın korunur.
Şimdi, ortaya borcun miktarı konusunda bir yanlış anlama çıktığını düşünelim. İki şahidin farklı şahitliği durumunda kadın, erkekle karşı karşıya kalacak ve iki taraftan birinin yalancı olduğunun kesin olduğu bir ortamda yoğun stres ve baskı altında kalacaktır. Oysa bir erkek, iki kadın şahitle şahit sayısı üçe çıkınca mesuliyet dağılacağı için şahitlikteki stres azalacak ve baskı yapmak isteyen art niyetli kimselerin bu sefer iki kişiden birini değil, üç kişiden ikisini kandırmaları gerektiği için işleri zorlaşacaktır. Nitekim ayetteki (Bakara 282) “... “Böylesi, şahitlik için daha sağlamdır...” ifadesi de böyle bir durumu ifade eder.
Kadınların baskılardan korunmasını sağlayan bu uygulamayı anlamayanlar; kadını baskılardan koruyup, kaçınıldığı belirtilen bir mesuliyeti erkeğe yükleyen bu ayeti anlamayarak, bir erkeğin şahitliği iki kadının şahitliğine eşittir diyerek Kur’an’ı çarpıtmışlar ve evvelki uydurma izahlarından kaynaklanan bakış açılarını bu alana da sokmuşlardır. Oysa bu ayet dışında Kur’an’da geçen diğer şahitliklerde kadın, erkek ayrımı yoktur. Eğer böyle bir ayrım olsa Allah bunu ya her şahitlikle ilgili ayette belirtir, ya da bir erkeğin şahitliği iki kadının şahitliğine eşittir diye genel bir hüküm koyardı. Böyle bir hükmün olmaması böyle bir durumun da olmadığını gösterir. Nitekim kadın ve erkeğin şahitliğinin aynı kategoride olduğu, vasiyete şahitlikle ilgili olan Maide 106-108. ayetlerde daha belirgin bir biçimde açığa çıkmaktadır. 
Maide 106-108: “Müminler! Sizden biriniz ölüm döşeğinde vasiyet edeceği zaman içinizden güvenilir iki şahit tutsun. Eğer bir yerde yolcu iken ölüm gelip çatarsa sizden olmayan iki kişi de olabilir. (Şahitliği yerine getirdikleri zaman) şüphelenirseniz onları namazdan sonra alıkoyarsınız. Şöyle yemin ederler: ‘Vallahi, isterse en yakınımız olsun, buna karşılık hiçbir şey almayız. Allah için yapılan şahitliği gizlemeyiz. Öyle olsa biz, elbette günaha gireriz. Eğer günaha girdiklerinin farkına varılırsa, ölenin hak sahibi iki yakını onların yerine geçer, şöyle yemin ederler: Vallahi, bizim şahitliğimiz onlarınkinden daha doğrudur, biz haksızlık yapmayız. Öyle olsa elbette zalimlerden oluruz. Böylesi, şahitliği gereği gibi yapmalarının en alt seviyesidir...”
Bu ayetlerde kadın erkek ayrımı olmaksızın güvenilir iki Müslüman şahit öngörülmektedir. Yolculukta vasiyet yapılacaksa, Müslüman olmayan iki kişinin şahit olması yeterli görülmüştür (Dikkat edilirse, bir baskı durumu söz konusu olmadığından, kadın-erkek ayrımı yapılmamıştır). Yolculuğun özel şartları sebebiyle şahitlerin tamamı kadın, tamamı erkek veya biri kadın biri erkek olabilir. Şahitlerin, yanlış ifade verip günaha girdikleri fark edilince; ölenin, hak sahibi iki yakını öncekilerin şahitliğini hükümsüz kılacak şahitlikte bulunur. Ölenin yakınları kadın olabilir.
Nisa 15: “Kadınlarınızdan zina edenlere karşı içinizden dört şahit getirin. Eğer şahitlik ederlerse onları ölünceye veya Allah onlar için bir yol açıncaya kadar evlerde hapsedin.”
Nur 6-9: “Karılarına zina suçu atan ve kendileri dışında şahitleri olmayanlardan birinin şahitliği, “Allah şahit kesinkes doğru söylüyorum” diye dört defa şahitlik etmesidir. Beşincisinde, eğer yalan söylüyorsa Allah’ın lanetine uğramayı diler.
Kadından o azabı giderecek olan şu şekilde dört defa şahitlik etmesidir: “Allah şahit, kocam kesinkes yalan söylüyor.” Beşincisinde, eğer doğru söylüyorsa Allah’ın gazabına uğramayı diler.”
Bu ayetlerde kocanın şahitliği kadının şahitliğine denk tutulmuştur.
Talak şahitliği ile ilgili olan Kur’an ayetleri de kadın ve erkeğin şahitlikleri bir birine denk tutar:
Talak 2: “Kadınlar bekleme sürelerinin sonuna vardıklarında onları ya Mâruf ile tutun veya Mâruf ile ayırın. Sizden iki güvenilir şahit getirin, şahitliği Allah için yapın.”
Buyrulmuş ve burada da kadın erkek ayırımı yapılmamıştır. Sonuçta, Kur’an ışığında bakıldığında, şahitlerin iki erkek veya bir erkek ile iki kadın olmasının kural olmadığı, önemli olanın şahitlerin adil ve konuya vakıf olması gerektiği apaçık ortadadır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında şimdi İslam’da borç yasalarının nasıl olması gerektiğine bir bakalım: Müslümanların birbirine borç vermeleri kaçınılmaz bir iştir. Ancak borç verme ya da borç alma, belli bir sistematiğe/yasaya/kurala tabii bir biçimde gerçekleşmezse kargaşa çıkması ve toplumda buna bağlı huzursuzluk çıkması kaçınılmazdır. İşte bu kargaşanın önünü kesmek ve toplumda huzur ve güvenin devamlılığını sağlamak için Allah(cc), Bakara 282. ayette borç alınması ya da borç verilmesi durumunda uyulması gereken yasaları belirtmiştir.
Yasalar şöyledir:  
·         Borcu veren ve borçlanan aralarında YAZILI sözleşme yapmalıdırlar.   
·         Borç alan özellikle yazdırma işinden sorumludur.
·         Borçlu bilmez  veya ehliyetsiz ise velisi yazdırmalıdır.
·         Borçlanmaya “2 ŞAHİT”  tanıklık etmelidir.
·         İki erkek şahit olmadığı durumlarda 1 erkek ve 2 kadın şahitlik eder.
·         Büyük ve küçük olsun bütün borç yazılmalıdır.
·         Borcun ödeneceği tarih belirlenmeli ve tarihler yazılmalıdır.

Alış verişlerimizde sözleşme yapmak, dostlukların korunmasında çok önemlidir. Sözleşmeler dostlukları koruyan en önemli müessesedirler. Yazılı kâğıtlar sayesinde dostlukların sınanmasının önüne geçilir ve dostluklar borca karşılık tutulmak yerine sözleşmeler bu işi halleder. Ayrıca bir güven ortamı oluşmuş olur. Borç yazdırılmalıdır. Özellikle borcu alan yazdırmalıdır. Allah’ın emrini uygularken aşağıdaki örnekleri vermekten bilhassa kaçınmalıdır.
-Ne yani sen bana güvenmiyor musun?
-Aramızda paranın lafımı olur.
-Sözüm söz dedim ya!
-Şimdi herkese alış verişimizi duyurmamızın ne manası var!
....

Bu sözler tümüyle Allah’ın emrine karşı gelmedir (Bakınız Bakara 282). Alacaklı arkadaşından bir sözleşme isterken  sıkılıp üzülebilir, ancak borçlu, yazmak konusunda istekte bulunursa herhangi bir sorun çıkmaz. Ve bunun yanında da Allah’ın rızasına kavuşulur. Borçlu ne dediğini bilmeyen birisi ise, onun yerine, ondan sorumlu birisi sözleşmeyi hazırlasın. Ve bu durum sözleşmeye de yazılmalıdır. Aksi takdirde ileride adam akılsız olduğu için sözleşmenin iptal durumlarının ortaya çıkması önlenir. Ayrıca cahil/ehliyetsiz  kişinin de zarara uğramasının önüne geçilir. Allah tarafından iki şahit tutulması zorunlu tutulmuştur. Bu durumun bazı getirileri de olacaktır:

-Öncelikle insanların gizledikleri zenginlikler güvendikleri kişiler tarafından bilinecektir. Bu sayede borç arayan daha çabuk bulabilecektir.
-İnsanlar arasında maddi güven oluştuğundan kimse tefecilere gitmeyecektir.

İki erkek şahit olmadığı durumlarda 1 erkek ve 2 kadın şahitlik eder. Bir erkek yerine iki kadının şahit tutulmasının nedeni daha önceden de belirtildiği gibi sürtüşmelerde kadının korunması ve şahitlere her an ulaşılabilmesi içindir.

Borcun büyüğü küçüğü olmaz. Küçük borçlar katlanıp dağ olur. Sonra güven kaybolur. Bu nedenle büyük, küçük her şey yazılmalıdır. Borcun ödeneceği bir tarih belirlenip yazılmalıdır ki; alacaklı, borçlunun kapısına dayanmak zorunda kalmasın. Ve verecekli de işlerini bu tarihe göre ayarlasın. İşte bu kurallara uyulursa aileler/dostlar arasındaki tartışmalar büyük oranda azalır, toplumda güven oluşur, ekonomik birliktelikler meydana gelir.

2 yorum:

  1. merhabalr. bazı yazılarınızı okudum Allah razı olsun. ama böyle içerikli düşünen birinin mevlana nın(egemenimizin) Allah olduğunu hatırlatmak isterim. yazılarınız için teşekkürler.

    YanıtlaSil